Yeni Fırsatlar

463 9 0
                                    

O akşam restaurant her akşam olduğu gibi tıka basa doluydu

Oops! This image does not follow our content guidelines. To continue publishing, please remove it or upload a different image.

O akşam restaurant her akşam olduğu gibi tıka basa doluydu. Bali'nin en popüler Mexica restaurantı aynı zamanda geceyarısından sonra bir klübe dönüşüyordu.

"Afra, doğum günü var. Sen doğum günü kutlama ekibi ile gidip, pastayı servis edebilir misin?"

"Tabi ki." Baş garsonun talimatı ile birlikte doğum günü olan masaya servis etmek üzere mutfaktan çıkan pastayı aldım. Her akşam en az 3 doğum günü kutlaması oluyordu. Burada doğum günleri oldukça keyifli kutlanırdı. Doğum günü olan kişinin etrafını doğum günü ekibimiz çevreleyip şarkı söylüyor ve tüm restaurantta çalan müziğin sesi kesiliyordu. Böylece gelen diğer misafirler ekibimize katılıp, tanımadığı birinin doğum gününü neşe ile kutluyorlardı.

Elimde pasta ile gösterilen masaya gittiğimde doğum günü kızının arkasında ekip şarkılarını söylemeye başlamıştı. Pastayı doğum günü olan kişinin önüne koyup bende tezahüratlara katılıp ellerimi şaplattım. Henüz şarkının ortasındayken biri arkamdan bana dokundu. Hafifçe başımı çevirdiğimde o kişinin Cem olduğunu gördüm.

"Söz verdiğin içki için geldim." Gözlerini kısmış, yüzüne gülümsemesini yerleştirmişti.

"Benimle gel." Kulağına uzanıp fısıldadım. Onu bara götürüp söz verdiğim içkisini ısmarlamalıydım.

"Afra itiraf etmeliyim bu üzerindeki önlükle çok seksi görünüyorsun." Yanaklarımın kızarmasına engel olamadım. Her garson gibi ben de minik bir etek, dar bir t-shirt ve üzerine restaurantın logosu olan fırfırlı bir önlük giyiyorduk.

"Teşekkürler Cem. Sen de fena görünmüyorsun. Eminim birazdan yanına birisi ya da birileri gelir." İmalı bir şekilde gülümsedim. Üzerinde mavi keten bir gömlek, altında ise krem rengi beyaz keten bir pantolon vardı. Her zamanki gibi bakımlı ve yakışıklı görünüyordu.

"Yok bu gece solo takılmayı planlıyorum." Yüzünü buruşturup, gözlerini içecek menüsüne çevirdi.

"Bunun özel bir sebebi var mı?" Şaşırmış görünüyordum. İşaret ettiğini içkiyi hazırlaması için bardaki arkadaşıma söyledim.

"Dünkü dersten memnun kaldın değil mi? Bir sonraki dersimiz ne zaman olsun?" Sorumu görmezden gelip konuyu değiştirdi. Sörf dersinden kesinlikle memnun kalmıştım ama bunu tekrar yapmak istediğimden o kadar da emin değildim.

"Sörfe uzun vadede uygun muyum bilemiyorum Cem." Elimle önlüğümün köşesindeki fırfırla oynuyordum. Uzanıp elimi önlükten ayırdı ve avucunun içine aldı.

"Bence çok uygunsun. Kalçaların oldukça sıkı ve dengede iyisin." Kalçalarımdan bahsetmesi beni utandırmıştı. Orada durmuş her hareketimi izlediğini biliyordum ama düşünmemeye çalışıyordum.

"Kollarım güçsüz. Sen beni itmesen dalgaların önüne geçemem." Elim hala garip bir şekilde Cem'in avucunun içinde duruyordu.

"Kolların için bir şeyler düşündüm. Sana bir program yazabilirim."

"Mesleklerinden birinin "personnel-trainer" olduğunu bilmiyordum."

"Benimle ilgili bilmediğin çok şey var." Bardaki arkadaşım Cem'e içkisini uzattığında ben de elimi avucunun içinden çekip aldım. Biraz daha orada kalırsam işimi ihmal etmiş olacağım için yanından ayrılıp servise gittiğimi söyledim.

Birkaç yemek servisinden daha sonra herkes yemeğinin tadını çıkartıp içkileriyle neredeyse sarhoş olmaya başlamıştı. İlk boşlukta Cem'in hala orada olup olmadığını kontrol etmek için onu bıraktığım yere döndüm. Onu bıraktığımdan farklı olarak yalnız değildi. Sohbete öyle dalmıştı ki yanına iyice yaklaşana kadar beni farketmemişti.

Yavaşça koluna dokunarak varlığımı hissettirdim. "Herhangi bir şeye ihtiyacın var mı?"

"Afra. İşin ne zaman bitecek?"

Kolumdaki saate baktıktan sonra konuşmaya başladım. "Vardiyam 30 dakika sonra bitiyor."

"Mükemmel. Bu arkadaşım Sophia. Sophia sana bahsettiğim Afra da bu. Senin işin bittikten sonra buradan çıkıp daha sakin bir yere gidelim mi?"

"Evet çok iyi olur. Burada ses iyice yükselmeye başladı." Sofia benden önce davranıp Cem'e cevap verdi. Ben anlamsız gözlerle ikisine bakarken Cem neden buradan çıkıp başka yere gitmek istediğini kulağıma fısıldadı.

"Sophia, buranın sahibi. İstanbul'da bir mekan açmak istiyor. Bence ona sen ve ben yardım edebiliriz."

Gözlerim şaşkınlıkla açıldı. Buranın sahibi, yani benim patronum karşımda duran kadındı. Kafamı sallayıp son yarım saatimi geçirmek için işe döndüm. Bittiğinde de üzerimi değiştirip yanlarına geri gittiğimde onları bıraktığım yerde yoktular. Bardaki arkadaşım kapıya çıktıklarını söyledi ben de kapıya gittiğimde onları sigara eşliğinde sohbet ederken buldum.

"Ekip tamamlandığına göre gidebiliriz." Cem her zamankinden daha yakın davranıyordu. Ya da bana öyle gelmişti. Birlikte sakin bir cafe'ye oturup içecek ve atıştırmalık bir şeyler söyleyip sohbete başladık. Ben her ne kadar Sophia'nin patronum olduğunu bilmesem de o benim oldukça farkımdaydı ve görünüşe göre yaptığım işlerden de memnundu.

"İstanbul son zamanlarda yükselen bir trend. Ben de Avrupa'ya açılırken ilk nokta olarak orayı seçtim. Cem de başarılı bir iş adamı olarak bana yardım edeceği için çok memnunum. Projede senin de yer almanı istiyoruz."

"İyi de beni ne olarak istiyorsunuz. Oraya döndüğümde garsonluk işine devam edebileceğimden emin değilim." Babamın buna izin vermeyeceğinden %100 emin olmama rağmen sanırım sözcüklerimi yumuşatmak istediğim için emin değilim demiştim.

Sophia ve Cem öncelikle aralarında bakışıp küçük bir kahkaha attıktan sonra tekrar bana döndüler. "Afra senin potansiyelinin farkındayız. İletişimin çok güçlü, zekisin, ayrıca orada lokal birisin. Bize birçok konuda yardım edebileceğini düşünüyoruz. Seni projenin kilit takımına almak istiyoruz." Gözlerim şaşkınlıkla açıldı. Bu hayatımda aldığım ilk ve düşünebileceğim en büyük iş fırsatıydı. İçimden geçen bunu anında kabul etmekti. Ama henüz buradan dönmek de istemiyordum.

"Ne zaman İstanbul'a gitmem gerekecek?" Sorumu bitirirken Cem'e baktım. Onunla en konuşmamızda burada olmayı ne kadar sevdiğimi söylemiştim. O da en az 3 senedir burada yaşayan biri olarak olduğu yeri seviyor gibi görünüyordu.

"Birkaç ay daha buradayız. Projeyi burada geliştireceğiz. Sen de 5-6 ay sonra dönecektin değil mi? Hemen hemen aynı zamana denk gelecektir." Cem endişemi anlayıp içimi rahatlamıştı. İstanbul'a hemen dönüp babamın hayatımın sorumluluklarını üzerime atmasını istemiyordum. Buna evlilik de dahildi.

"O zamana kadar burada 3'ümüz çok sıkı çalışacağız. Sen, ben ve Cem."

"Restaurantta ki işim?" Çok sıkı çalışacaksak gece vardiyalarıma ne olacağını sormak zorundaydım.

"Afra çok şaşkınsın. Ama bu çok doğal. Az önce terfi ettin. Maaşından da oldukça arttı. Yarından itibaren restauranta değil, benim Canggu'daki ofisime bekliyorum sizi." Sophia birkaç ayrıntı daha paylaştıktan sonra dostça bir şekilde elimizi sıkıp yanımızdan ayrıldığında mutlu ve şaşkın gözlerle Cem'e bakıyordum.

"Bu nasıl mümkün oldu inanamıyorum? Bir gecede hayatımın terfisini aldım."

"Hayatta her şey mümkün. Sen sadece farkında değilsin." Gerçekten bu doğru olabilir miydi? Öyle bile olsa beni neyin beklediğine dair en ufak bir fikrim olmadığı kesindi.

AfrâWhere stories live. Discover now