Bunun Adı Aşk

462 11 0
                                    

"Nereye gidiyorsun?" Afra'ya yetişip onu kolundan yakaladım sonra da kendime doğru çevirdim

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

"Nereye gidiyorsun?" Afra'ya yetişip onu kolundan yakaladım sonra da kendime doğru çevirdim. Kıskançlık gözümü karartmış, beni sinirden kör etmişti. Afra ile o herifi bir sörf tahtası üzerinde Afra'nın minik bikinileri ile düşünmek bile beni katil edecek gibi hissettiriyordu.

Afra soruma cevap verdi. "Bilmiyorum. Sadece gidiyorum çünkü kavga etmek istemiyorum."

"Evet en iyi yaptığın şey gitmek. Kalıp kendini neden savunmuyorsun? Neden beni ikna etmeye çalışmıyorsun?" Elimde değil ona bana bunları düşündürdüğü için kızgındım. Az önce neşe ile gülen gözleri Cem ile yaptığımız nahoş konuşma sonrası yaşadığımız krizden dolayı hüzünle doluydu.

"Ben savunulacak bir şey yapmadım. Senin güvenini de hiç bir zaman sarsmadım. Eğer bana güvenmiyorsan bu senin problemin." Sesi kararlı görünüyordu. Eğer elimi bırakırsam yanımdan çekip gidecekti. Hatta tekrar bir adım attı. Ama tuttuğum kolunu daha sıkı tutup onu kendime doğru hızla çektim.

"Her zaman bir açıklaman var değil mi? Sorun şu ki beni ikna edemiyorsun."

"Ne istersin seni ikna etmek için senin bana en son yaptığın gibi bir blow-job yapmamı mı?"

Yüzüme istemsiz de olsa pis bir sırıtış eklendi. İtiraf etmeme gerek yok düşüncesi bile güzeldi. O güzel dudaklarının arasına penisimi alması ve o güzel pembe diliyle daha önce yaptığı hareketleri uzun geceler tekrar hatırlamaya çalışmıştım.

"Çok iyi bir fikir..."

"S*ktir git Onur." Gözlerini devirerek bakışlarını başka bir tarafa çevirdi.

"Benimle küfürlü konuşmanı onaylamıyorum. İlla konuşacaksan da sadece yatakta konuşabilirsin." Tekrar gözlerimiz buluştuğunda ikimiz de biraz yumuşamıştık.

"Bana gerçekten güvenmiyor musun?" Gözleri hayal kırıklığı ile doluydu. Ona güvenmediğimi bir anda istemsizce söylemiştim. Buna inandığım falan yoktu.

"Sana güveniyorum. Eğer güvenmesem bu eli tutuyor olmazdım."

"Teknik olarak elimi değil kolumu tutuyorsun. Eğer güvenmediğini sinirlendiğin için söylediysen de her seferinde sinirlenince saldırganlaşma problemine bir çözüm bulmamız gerekiyor."

"Ya da sen beni sinirlendirecek şeyler yapmasan belki bir çözüm bulmamıza gerek kalmaz." Kolunu bırakıp elimi omzuna götürüp onu kolumun altına altım. Birlikte scooter'ımıza doğru yürümeye başladık.

Sanki artık birbirimizi gerçek bir çift gibi tanımaya başlamıştık. Bu seks yok kuralı bir işkence olsa da aramızda daha derin duygu ve hisler gelişmeye başlıyordu. Tabi ki cinsel çekim de orada kendini her an hissettiriyordu. Ama onun dışında Afra ile oldukça iyi anlaşıyorduk. Zevklerimiz de keyif alanlarımız da birbirine benziyordu. Her geçen gün onunla yediğim yemekler, içtiğim içkiler daha keyifli bir hal almaya başlamıştı. Adayı altımızdaki 125 cc'lik minik Vespa ile karış karış geziyorduk. Uzun uzun sohbetler ediyorduk. Hayattan, dostluklardan, hayallerimizden ve hatta en büyük acılarımızdan bile bahsediyorduk. Ona daha önce annemin çekip gittiğini anlattığımda bana onun nerede olduğunu bilip bilmediğimi sormuştu. Ona bilmediğimi söylemiştim ama bu bir yalandı. Afra'ya bu sefer gerçeği, annemin başka bir adamla aile kurduğunu ve hatta başka bir oğlu olduğunu söyledim. Saat neredeyse gece yarısını geçmişti ve biz evlerinin bahçesinde baş başa oturuyorduk.

"Onunla hiç iletişim kurdun mu?" Zavallı Afra güzel kalbinde bunu mantıklı bir açıklamaya oturtturmaya çalışıyordu. Ama mantıklı bir açıklaması ne yazık ki yoktu. Annem kötü bir kadındı ve beni hiç istememişti.

"Beni seneler önce Facebook'tan ekledi. Kabul ettim. Ama asla bir mesaj atmadı. Oraya oğluyla ve kocasıyla fotoğraflar yüklüyordu. Ben de açıp bakıyordum. Bir süre sonra da bakmayı bıraktım."

"Onur. Ben çok üzgünüm. Bir anne bunu nasıl günahsız oğluna yapar aklım almıyor. Belki de psikolojisi bozuktur. Ama tüm bunlar senin suçun değil. Seni seven bir baban ve amcan vardı. Ayrıca kuzenin var. Birçok arkadaşların var. Bir de ben varım."

"Sen seviyor musun?"

"Evet. Seviyorum."

"Seni kırdığımda bile seviyor musun?"

"Kırmamanı tercih ederim. Ama evet o zamanlar da seviyorum."

"Gel buraya." Oturduğumuz masanın ucundaki sandalyesini çekip benim oturduğum sandalyenin başına geldi. Onu ellerinden tutup kucağıma oturttum. Güzel yüzünü avucumun içine alıp onu öpmeye başladım. Dudaklarını nazikçe uzun uzun öptüm. Ellerime hakim olmakta zorlanıyordum. Sadece saçlarını değil geri kalan her yerini okşamak, hatta öpmek istiyordum. Dudaklarımı ondan ayırdığımda nefes nefese kalmıştık.

"Ben artık gitsem iyi olacak." Kendimi zor zar da olsa toparlayıp kelimeleri bir araya getirebilmiştim.

"Ne, nereye?" Afra'nın durumu da benden farksız görünüyordu.

"Otel odama."

"Burada kalsan olmaz mı?" Sesi istemsizce de olsa yalvarışlı gibi çıkmıştı. Hoşuma gitmediğini söylersem yalan söylemiş olurdum.

"Ben beklemek istediğini sanıyordum."

"Evet, istiyorum. Bu gece birlikte uyusak olmaz mı?"

"O yatağa seninle girip yalnızca uyuyabileceğimden emin değilim." Açıkça içinde bulunduğum durumu ona aktarmıştım.

"Denesek?" Kucağımdan kalkıp elini bana uzattı. Birlikte odasına kadar elele bir şekilde geldik. Kapıyı kapatmamızla birbirimizin üzerine çıkmamız arasında milisaniyeler geçmişti. Ellerim onun her yerindeydi. O da benim üzerimdeki kıyafetleri çıkartıp yere fırlatmakla meşguldu. Başından beri uyumayı denemeği aklından geçirmediği oldukça açıktı. Ben de ondan gelen daveti ikiletmeden kabul etmiştim. Bu gece uzun zamandır Afrasız kalan ruhumu beslemek için mükemmel bir geceydi...

AfrâHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin