7 | nazikçe ve bir o kadar da gerçekçi bir şekilde

358 52 294
                                    

Yoongi akşama doğru pansiyona dönerken tek başına ve düşüncelerle dolu bir zihinle birlikte boş denebilecek sokaklardan birinden geçiyordu. Kaldığı yerle arasında sadece son bir sokak bulunsa da ayakları yine geri geri gidiyor gibi hissediyordu, bugün hayal bile edebileceğinden daha çok bunaldığı için hiçbir şey yapmak istemiyordu. Bir de pansiyona giderek o insanları görmek nedense istediği şey değildi işte.

Jimin işleri olduğunu söyleyerek onun önden dönmesini istediği için şu anda böylesine dolu olan zihniyle birlikte yollara dökülse dahi pansiyona ulaşmadan önce yiyecek hazır bir şeyler almak istiyordu. Sokağın sonundaki marketi gözüne kestirmiş bir şekilde adımlarını oraya yönlendirmesi de bu yüzdendi, öğle arasının tamamını Taehyung'un ofisinde geçirdiği için hiçbir şey yiyememişti. Sonrasında ise geri dönüp çalışmaya devam etmek onda ne iştah ne de zaman bırakmıştı.

"Jeongguk sonunda işlerini halletti" diyerek marketten çıkan genç adamı gördüğünde ise istenmeyen otun yine istenmediği yerde bitiyor olduğunun tekrar ve tekrar çok iyi farkına varmıştı. Pansiyondakileri görmemek için uzattığı yolun sonunda tabii ki pansiyondan birini görecekti, ne sanmıştı ki, onlardan kaçabileceğini mi?

Jeongguk ise yine elindeki o siyah poşeti sallayarak yokuştan iniyor, bir diğer yandan ise boştaki elinde tuttuğu buzlu dondurmayı dudaklarının arasında döndürüyordu. Oldukça mutlu görünen bakışları Yoongi'yi görmesiyle saniyeler içerisinde donuklaşmış olsa da çabucak toparlanarak gülmeye başlamıştı. "Jeongguk işlerini bitirdi, pansiyona dönüyor" diyordu. "Jimin artık ona kızamayacak. Jeongguk bu sefer işini doğru yaptı."

Yoongi'ye bakarak konuşmuş olsa da poşetin altından damlayan koyu kırmızıları etrafa saça saça yokuşu inmeye devam ediyor ve sanki daha çok kendi kendine konuşuyor gibi ilerliyordu. Yanından geçip gidene kadar gözlerinin içerisine bakmaya devam eden Jeongguk'un üzerinden bakışlarını ilk çeken Yoongi ise başını iki yana sallayarak gözlerini devirirken markete girmişti çabucak.

Sokağı boydan boya süsleyen damlaların bir çoğunun da marketin zemininde bulunduğunu gördüğünde öncelikle onlara ardındansa kasiyere doğru bakarken kasaya adımlamıştı. Kimse bu adamı uyarmıyor muydu, uyarmayı geçin şikayet de mi etmiyordu bilmiyordu ama bu durum daha şimdiden kendisini rahatsız etmeye başlamıştı. Sahiden de kafasına esen her şeyi yaparak hiçbir şekilde laf yemiyor muydu?

Her ne kadar onlarla uğraşmak istemiyor olsa da dayanamamış ve kasiyerin bakışlarını tam da kendini bulduğunda "Etrafı hep böyle pisletiyor mu?" diye sormuştu. Belki de bu durumu Jimin'e açması gerekebilirdi, Jeongguk onun sözlerini istemiyor olsa da dinliyormuş gibi görünüyordu.

Kasanın ardından oturan genç kadın etrafına bakındıktan sonra Yoongi'ye dönmeyi başarmış ve "Kimden bahsediyorsunuz?" demişti sanki bugün gördüğü ilk insan karşısındaki kişiymişçesine. "Jeongguk— yani, az önce buradan çıkan adamdan bahsediyorum" derken kendini bir noktada durdurup sözlerine öyle devam etmişti çünkü karşısındaki kadının Jeongguk'u ismen tanıyor olduğunu hiç sanmıyordu.

"Ah, o mu? Biraz tuhaf biri, sanırım psikolojik bir sıkıntısı var" derken asla Yoongi'nin istediği cevabı vermemiş olduğu için genç adam başını iki yana sallamış ve ellerini cebinden çıkararak etrafı işaret etmişti. "Eğer bunu çok fazla yapıyorsa yerleri ona sildirmelisiniz, böylece yapmaktan vazgeçer. O poşetle gezdiği her yeri mahvediyor" dediğinde kasiyer oturduğu yerden kalkarak tezgaha yaslanırken gözlerini kısa bir an yerde gezdirmişti. Yüzünde neler olduğuna anlam veremeyen bakışların bulunması Yoongi'nin de kaşlarını çatmasına neden olduğunda genç kadının "Hiçbir şey göremiyorum" demesiyse onun için son damla olmuştu.

STRANGERS FROM HELL | yoonminWhere stories live. Discover now