26 | son bir kalp atışı

237 24 122
                                    

Yoongi'nin terleyen avuç içlerinin arasında sıkıca tuttuğu masanın köşesindeki elleri öyle kaskatı kesilmişti ki parmak boğumlarının korkunç bir acıyla kasılmaya başlamış olduğunu hissediyordu. Aklı bulanmış bir şekilde neredeyse tamamen içeriye girmiş olan bedene baktığı sırada başını eğmiş ve "Daha fazla yakınlaşma" diyerek ona atılacak adımları sözleriyle engellemeye çalışmıştı.

Aklı şu anda gördüklerini anlamakta zorluk çekiyordu, bu karşısında kanlı canlı bir şekilde durup gülümseyerek ona bakan kişi Jungkook olamazdı ki, onun o cansız bedenini kendi gözleriyle görmemiş miydi?

Odasının tam da ortasında asılı bedenini, o morarmaya yüz tutmuş teninin rengini ve dudaklarının köşesinden sızan o kırmızı kanını bizzat kendisi görmüştü. Eğer görmemiş veya devamında yaşananların gerçekliği de yüzüne bir şekilde vurmamış olsaydı Yoongi şu anda karşısındaki kişinin Jungkook olduğuna inanabilirdi. Fakat eğer ki tekrar hayata dönmediyse, ki bu imkansızdı, bu kişi Jungkook değildi, olamazdı.

Korku dolu bakışları pis zeminde dolaşıp dururken koridordaki ışıkların cızırtılı sesi her saniye beyninde büyüyor ve bu durum da Yoongi için işleri daha da çok zorlaştırır gibi beynine işliyordu.

Yakalanmış olmanın getirdiği korkunun aksine şu anda zihninde öyle farklı düşünceler geçiyordu ki Yoongi neredeyse ne halde olduğunu unutmuş gibiydi. Karşısındaki Jungkook'un capcanlı duran bedenine gereğinden fazla odaklanmak Yoongi'nin içerisine düştüğü asıl durumu geri plana atmış olsa bile o da her an gün yüzüne çıkmak için an kolluyor gibiydi.

Aklına gelen ihtimalleri bir bir elinin tersiyle itmek istiyordu çünkü geçen gün uğruna kafayı tam anlamıyla yiyecek duruma kadar geldiği o günün tamamen kendi hayal ürünü olduğunu kabul etmek istemiyordu. Gerginlikten göğüs kafesini şiddetle döven kalbi canını öyle çok yakıyordu ki sanki Yoongi bir anda göğüs kafesinin kırılacağını hisseder gibi olmuştu.

Çok hızlı çarpıyordu.

"Lütfen git" dediği sırada kendini biraz daha geriye çeken Yoongi yüzündeki korku dolu ifadeyi saklayamadığının farkındaydı ama aklı öyle çok birbirine girmişti ki şu anda neyin doğru veya yanlış olduğu konusunu zihni pek algılayamıyordu.

"Yoongi korkma" diyerek iki elini usulca kaldırmış olan beden bir adım daha içeriye girdiği sırada Yoongi'nin başını hızla iki yana sallayarak gözlerini yumduğunu görerek geriye çekilmiş ve "Tamam" demişti. "Bak yaklaşmıyorum."

Yoongi sımsıkı yumduğu gözlerini aralayarak tekrar geriye çekilmiş olan bedeni gördüğünde boğazına kadar tırmanmış olan o korku dolu hissi zor da olsa büyük bir güçlükle yutmuştu. Tamam, diyordu kendi kendine. Şimdi üçten geriye kadar oldukça yavaş bir şekilde sayacağım ve son sayıya ulaştığımda bunların hiçbiri yaşanmamış olacak.

Derin bir nefes alarak inatla gözlerinin içine bakan gözlerden bakışlarını kaçırmış olan Yoongi fısıltılı bir sesle "Üç" demişti ve bunu öyle kısık bir tonda söylemişti ki yakınlıklarına rağmen bu sesi bir tek kendi duyabiliyordu.

"İki" diyerek duraksadığı sırada gözlerini yumarak kendini sakinleştirmeye çalışmış ve son sayıyı söylemeden önce omuzlarını serbest bırakmıştı. Birazdan gözlerini açacak ve kendini odasında bulacaktı öyle değil mi? Öyle olması gerekiyordu. Çoğu zaman öyle olmuştu.

Bu yüzden de dudaklarının arasından firar etmeyi bekleyen o son sayıyı söyleyeceği sırada kaçmaya çalıştığı ve yok saymak istediği beden ondan önce davranmıştı.

"Neden bu kadar gerildin?" diye soruyordu daha önce ondan hiç duymadığı kadar tatlı gelen bir ses tonuyla birlikte. "Merak etme, benim işte Jeongguk. Neden bu kadar korktuğunu anlayamıyorum."

STRANGERS FROM HELL | yoonminKde žijí příběhy. Začni objevovat