28 | parıltılı gözyaşları

237 32 301
                                    

bölümlere en az 25-30 oy gelene kadar bir sonraki bölümü atmayacağım

sevdiğim kurguları yazarken normalde sayılara pek önem vermediğimi beni biraz bile tanıyan herkes bilebilir ama tek bir bölümü için neredeyse koca bir günümü harcadığım kurgunun da bu sekilde ilerlemesine izin veremem uzgunum

Boşluğa düşmek nasıl hissettirirdi?

Elinizi uzattığınız an orada tutunacak kimsenin olmadığını bilmek, bulunduğunuz o koca boşluktan kaçmak için çırpınırken elinizi attığınız tek bir köşede bile kimseye tutunamamak nasıldı mesela? Birilerinin elini tutmak için uzandığınız her seferinde avuç içlerinizin koca bir boşluk ve hayal kırıklıklarıyla dolu olması nasıl hissettirirdi?

O boşluk hissini bir kez bile olsa avuçlarınızın arasına aldığınız an aslında bunun bir daha geri dönüşü olmayacağını bilirdiniz. O bomboş ve karanlık alanı avuçlarınıza hapsetmeye çalışmak öyle can yakıcı bir duruma dönüşürdü ki sanki milyonlarca görünmez cam kesikleri ellerinizi kesmeye başlamış gibi hissederdiniz.

Yaraları göremez, akan kanı temizleyemez, merhem süremez veya iyileşsin diye üzerini temiz bir bezle dahi örtemezdiniz.

Çünkü bazı durumlarda yaşadıklarınızı siz en derinlerinizde hissediyor olsanız da bu acıyı sarabilecek tek bir neden bulamazdınız.

Zamana bırakıp arkanıza yaslanmak en iyisiydi çünkü bazen hayatınız rayından çıkıp da son sürat uçuruma ilerlerken o vagondan atlamak yerine karşınızda gördüğünüz gün batımı manzarasının aslında ne kadar güzel göründüğüne odaklanmak daha iyi olabiliyordu.

Başı omzuna doğru düştüğü ve boynundan sırtına doğru dayanılması güç bir ağrıyı vücuduna hapsettiği halde tek bir santim bile kıpırdamayı reddeden Yoongi de şu anda tam o vagonun içerisindeydi. Freni patlamış ve trenin geri kalan vagonlarından çoktan kopmuş bir halde son sürat o uçuruma ilerlerken bile Yoongi öylece gözlerini odanın bir köşesine dikmiş bekliyordu.

Öyle odaklanmıştı ki ne alt kattan gelen kavga seslerini duyuyor ne de az önce hemen duvarın dibinden minik sesler çıkararak geçen küçük fareyi görüyordu. Hayatı bir anlığına dondurmuş gibiydi ve inanılması biraz güçtü fakat hiçbir şey de düşünmüyordu.

Zihni şu anda izlediği duvar kadar boştu ama zihninin gerilerine doğru ittiği her bir anısı da şu anda duvarın üzerine sinmiş ve bina yıkılana kadar da orada durmaya devam edecek olan o eski rutubet izleriydi.

Kesik bir nefesi daha ciğerlerine çekerek boğazına takılan ağır havayı yutmaya çalışırken ona yaklaşan gürültülü adımları duymak yarım saatin sonunda başını kaldırmasına neden olmuştu. Birileri merdivenleri teker teker ama bir o kadar da aceleci ve sinirli bir şekilde tırmanıyor gibiydi.

Umursamamış ve başını geriye iterek yer yer kanamış olan dudaklarının üzerinde dilini gezdirirken kendi içinden ondan geriye doğru saymaya başlamıştı. Üçe geldiğinde dairenin dış kapısı açılacaktı, ardından aceleci adımlar onun odasını bulacak ve Yoongi saymayı bitirdiği an bulunduğu odanın kapısı açılacaktı.

"Yedi" demişti fısıltılı bir tonda saymaya devam ederken. Her saniye azalan sayı dudaklarının arasından kuru bir nefesle odaya yayılırken sayılar teker teker tükenmiş ve Yoongi tam da "Sıfır" diyeceği sırada odanın kapısı aralanmıştı. Bu durum onun hoşuna gidiyordu, bu yüzden dudaklarına bulaşan silik bir gülümsemeyle Jimin'e doğru dönmüş ve "Tam zamanında geldin" demişti.

STRANGERS FROM HELL | yoonminHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin