17 | halının altına süpürülen kırıntılar

264 35 205
                                    

Yoongi başına ve omuzlarına dökülen nazik damlaların bir anda kesilmiş olduğunu fark ettiğinde gözlerini aralamış ve neredeyse kireç tutmuş olan duş başlığına bakışlarını dikmişti. Sanki dakikalar öncesinde akmıyormış gibi şu an tek bir damlanın bile süzülmediği başlık yüzünden derin bir nefesi dudaklarından vererek geriye çekilirken yine ve yine düşünmeye devam ediyordu.

Son birkaç gündür üzerinde hissettiği ağırlık o kadar fazla gelmeye başlamıştı ki ne kadar dinlenirse dinlensin yine de kaslarındaki o gevşeme hissini vücudunda hissedemiyordu.

Suyun uzun bir süre gelmeyeceğini düşündüğü için kendi havlusunu beline sarmış ve daha geri vermemiş olduğu Jimin'in havlusunu da boynuna asarak kapıya ilerlemişti. Pansiyonun sıkıntılı ışıklarının cızırtısı her adımda daha da net bir şekilde duyulurken burnuna dolan o çürük kokusu bile artık eskisi kadar iğrenç gelmiyordu. Alışmıştı ve böyle bir şeye alışmış olduğuna da inanamıyordu.

Kapıdan çıkmadan önce son kez aynadan kendine bakmak, kızarmış ve yorgun duran gözlerini görmesine neden olduğu için rahatsızca iç çekmişti. Uyumak istiyordu, uyumak ve mümkünse beş sene sonra uyanmak istiyordu.

Taehyung ile en son konuştuğundan bu yana üç koca gün geçmiş olsa da onların hiçbir ilerleme kaydetmemiş olduğunu biliyordu, sanki o adam yer yarılmış da içine girmiş gibiydi, arkasında bıraktığı tek bir iz dahi yoktu. Kredi kartı kullanmamış, herhangi bir resmi daireye adımını atmamış ve tuhaftır ki hiç sokağa bile çıkmamış gibiydi. Sanki kocaman bir kara delik ortaya çıkmış ve o adamla birlikte Eunjin'i de yutup kayıplara karışmıştı.

Yoongi ise bu üç gün boyunca asla cesaret edip de yeni ortaya çıkmış olan mektupları okuyamamış, Hoseok'u tek başına yakalayamamış ve en kötüsü de psikolojik olarak daha da çökmüştü.

Midesi tek bir lokmayı dahi kabul edemeyecek, zihni ise düşünceler yüzünden patlayacak durumdaydı bu yüzden Jimin'in havlusunun ucunu kaldırıp da saçlarındaki damlaları kurulamaya çalışırken biraz sersemlemiş hissediyordu. Bu dönemde arkadaşlarıyla da pek görüşemiyor olduğu için yanında olabilen tek kişi Jimin'di ve Yoongi son zamanlarda onun yanına kıvrılıp uyumayı çoğu şeyden daha fazla sevmeye başlamıştı.

Onun her dokunuşunda, kollarını beline her sarışında, dudaklarını teninde her hissedişinde ve kokusunu burnuna her çekişinde biraz da olsa sıkıntılarından sıyrılıyordu. Sonuna kadar inkar ediyor ve belli etmemeye çalışıyor olsa da Jimin'in yanında olmasının verdiği hissiyatı fazlaca seviyordu, başkalarının aksine onun kollarının arasına girip de içi çıkana kadar ağlarken kendini hiç küçük düşmüş gibi hissetmiyordu.

Sadece düşünmek bile dudaklarına neredeyse görünmeyecek kadar hafif bir gülümsemenin asılmasına neden olurken adımlarını yavaşlatmış ve odasına yönelmişti.

Beline doğru süzülen soğuk damlalar sırtının karıncalanmasına neden oluyor olsa da bu durumu o kadar umursamıyordu ki minik sesler çıkaran terlikleriyle pis zeminde ilerliyor ve boğucu koridorun sonunda gördüğü bedene bakmaya devam ediyordu.

Az önce pansiyona girerek resepsiyona bakınmış fakat yakın arkadaşını fark edince Seokjin'i es geçerek koridora adımlamış olan Chanyeol yanıp sönen aydınlatmaların altında daha da büyük görünüyordu.

Yoongi'nin yüzündeki küçük gülümseme saniyeler içerisinde kocaman bir hale gelirken adımları hızlanmış ve tam da kendi odasının önünde arkadaşıyla buluşmuşlardı. Chanyeol'u karşısında görene kadar aslında ona ne kadar çok ihtiyacı olduğunun farkında olmadığını anlamış olsa da ellerini boynundaki havludan çekerken şaşkın bir tonda konuşmadan edememişti. "Chanyeol senin burada ne işin var?" diyordu sesindeki heyecanlı tonu saklamayı başaramayarak. Belki kalbindeki o koca boşluk dolmuş sayılmazdı ama günler sonra Chanyeol'u görmek gözlerini dolduracakmış gibi hissettiriyordu.

STRANGERS FROM HELL | yoonminWhere stories live. Discover now