8 | korkutamaz artık canavarlar seni

319 47 354
                                    

Bozuk vantilatörün takılmış sesi, mutfaktaki damlatan musluğun, hatta kağıt duvarların arasında gezinen farelerin ve diğer odada uyuyanların nefes sesleri dahil en minik bir çıt sesi bile Yoongi'nin kulaklarına ulaşıyordu. Sanki üzerinde bir ağırlık varmış da tüm vücuduna aynı şiddetle baskı yapıyor ve yatakta biraz bile hareket etmesine izin vermiyor gibiydi. Gözlerini dahi aralayamıyordu.

Bulunduğu yer öyle soğuktu ki bu soğukluk kemiklerine kadar işlemiş ve onu içten içe titretmeye başlamıştı. Dudaklarını ve kulaklarını da hissedemiyordu ki tam da o an kalbine endişe tohumlarını serpen bir ses duymuştu.

Kapısı zorlanıyordu. Bir dakika, kapısı mı zorlanıyordu?

Kapının yuvarlak kulbunun zorlanma sesi her saniye daha da fazla artarak az önce duyduğu diğer sesleri de bastırmaya başladığında bir süredir açmaya çalıştığı gözleri bir anda fal taşı gibi aralanmıştı. Dakikalardır biraz bile açamadığı gözleri böylece açılmışken gözlerinin önüne ulaşmış olan ilk görüntü pis görünümlü alçak bir tavandı. Koyu lekelerin ve çoktan terk edilmiş gibi duran eski örümcek ağlarının bulunduğu koyu renkli tavan çok tanıdıktı, çok ama çok tanıdık geliyordu.

Soğuk soğuk terler dökmeye devam ettiği sırada kısa bir an için sesi kesilmiş olan kapı büyük bir gürültüyle açılarak hızla duvara çarptığında Yoongi'nin kalbi büyük bir acıyla sızlamıştı. Kendi nefes seslerini yankılı bir şekilde duymaya devam ederken göğsü öyle bir hızla inip kalkıyordu ki pis tavanın dışında gördüğü tek şey kendi göğsüydü.

"Gece yerini gündüze bıraktığında" demişti kulağına fısıldayan buz gibi nefesin sahibi. Yanında birinin durduğunun farkındaydı, orada birinin olduğunu iliklerine kadar hissedebiliyor hatta onu duyabiliyordu da fakat göremiyordu. Görüş açısı sadece pis tavanla sınırlıyken az önceki soğuk nefesin sahibinin sesi kadar soğuk olan parmakları boğazına sımsıkı sarıldığında saniyeler içerisinde nefesi kesilmişti.

"Soluk tenli ay sırasını savdığında" demişti odanın her bir yanından geliyormuş gibi dalgalanan yankılı ses. Yoongi onun ne söylemek istediğini anlayamıyordu, boynunu saran parmaklar biraz bile gevşemediği için iyice nefessiz kaldığını hissediyordu, gözleri yuvalarında geriye dönmeye başlamıştı. Onun Jeongguk'a yaptığı gibiydi, tek fark ise boynu sıkılan kişinin kendisi olduğuydu.

"Korkutamaz artık canavarlar seni yatağının altında" dediğinde parmakları Yoongi'nin boğazını öyle bir sıkıyordu ki genç adamın yüzü neredeyse mosmor olmuş ve bedeni buz tutmuştu. Bir anda burnuna iğrenç derecede yoğun bir kan kokusu ulaştığında Yoongi'nin görüş açısı o an biraz daha genişlemiş ve işte tam o sırada etrafı tanımıştı.

Pansiyondaydı! Kendi odası değildi ama pansiyondaydı ve bulunduğu odanın her bir yanı kanla kaplıydı, duvarlar kıpkırmızı lekelerle kaplıyken tam da boğazını sıkan ellerin sahibine bakacağı sırada deli gibi titremeye başlamıştı. Titreyen bedenine ek olarak gözleri de daha fazla dayanamayarak usulca kapandığında boğazındaki eller göğsüne doğru inmiş, nefesi ise tamamen kesilmişti.

"Yoongi buz gibi olmuşsun, iyi misin?" diyerek nemli alnında parmaklarını gezdiren Chanyeol'un sesiyle kendine geldiğinde derin nefeslerle kasılan göğsünü tutarak doğrulmuş ve sırtını duvara doğru yaslamıştı. Adamın ellerini hâlâ daha boğazında hissedebildiği için boynunu tutarak başını eğerken gözlerini sıkıca yummuştu. "Çok tuhaf bir rüya gördüm" diyordu sağ kulağına gelen soğuk esintileri hissetmeye devam ederken. "Biri beni öldürmeye çalışıyordu."

"Belki de dün yaşadığın şeyler yüzünden böyle bir rüya görmüşsündür, Jeongguk'la yaşadıklarınız normal değildi" dediğinde, Yoongi belini saran örtüden gözlerini çekerek arkadaşına dönmüş ve başını hafifçe yana eğerek ona bakarken gözlerini kısmıştı.

STRANGERS FROM HELL | yoonminWhere stories live. Discover now