22 | sönmüş bir yıldız

250 26 321
                                    

Yoğun bakımda yaşam savaşı veren adamın hayata gözlerini yummasıyla birlikte Taehyung hakkında yasal işlemler başlatılmıştı.

Karakolun gürültülü koridorlarında bir yanında Jimin, diğer yanındaysa Chanyeol varken ikisinin arasında öylece oturan Yoongi tırnaklarıyla yolmaktan kanatmaya başlamış olduğu parmaklarına inatla bakmaya devam ediyordu. Hakkında herhangi bir işlem başlatılması gereken kişi Taehyung değildi, kendisiydi.

Bunu en başında kabul ettiği için bile kendinden nefret ediyordu, o an kendini kontrol edebilse ve aklını hızla çalıştırabilseydi buna asla ama asla izin vermezdi. Taehyung'un kendisini yakmasını izlemek istediği son şey bile değilken resmen şimdi buna mecbur bırakılmıştı.

Omzunda hissettiği sıcaklık hissiyle başını kaldırdığında kendisine sempatiyle bakan Chanyeol'a iyi olduğunu belli etmek adına küçücük bir şekilde gülümsemişti. İyi olmasa da nasıl hissettiğini belli etmeyi istemiyordu, kabuslar tekrar başladığı için uykusuzluk akan gözlerini tekrar ellerine yöneltirken derin bir nefesi de usulca içine çekmişti. Çok kötüydü.

"Biraz su içmek ister misin?" diyerek sırtına elini koyan Jimin sayesinde Chanyeol'un sıcak eli bulunduğu yeri terk ettiği an Yoongi tekrar başını kaldırmış ve iki yana sallamıştı. Hiçbir şey istemiyordu ki.

Tek isteği geri dönmekti, bu pansiyonu bulduğu ilk güne geri dönse her şey öyle güzel olurdu ki.

O gün Chanyeol'u dinleyerek Eunjin ile buluşmayı kabul ederdi, belki de sohbetleri normalinin aksine daha eğlenceli geçeceği için pansiyona gitmeyi bile unuturdu. Pansiyona gitmeyi unutunca da zaten bu saatten sonra gitmek bir işe yaramaz diye hiç oraya adımını dahi atmamış olurdu. Aylar önce vereceği tek bir karar şu andaki tüm hayatını değiştirebilirdi ama yapamamıştı işte.

Şimdi Eunjin yoktu, kendi hayatı yetmezmiş gibi bir de Taehyung'un hayatını mahvediyordu, Chanyeol ve diğerlerini endişelendiriyordu, bir de tüm bunlar yetmezmiş gibi her gün her şey daha da kötüleşmeye devam ediyordu. Pansiyonun hayatına katmış olduğu tek iyi şey Jimin olsa da o bile bu sıralar çok tuhaf hissettiriyordu. Eskisinden daha az konuşuyordu, o günün büyük bir bölümünü klinikte geçiriyordu ve en son yaşanan olaylardan sonra Yoongi'ye izin verdiği için Yoongi kliniğe gitmiyor bu yüzden de sadece akşamları görüşebiliyorlardı.

Bazen gecenin bir yarısı gelip yanına uzandığını hissediyor ama sabah gözlerini açtığında odasında herhangi birini göremiyordu.

Zaten yeterince yalnız hissederken şimdi bir de tamamen o pansiyona tıkılmış olması ve Jimin'in kendinden yavaş yavaş uzaklaşmaya başlaması canını daha çok sıkıyordu.

Kliniğe gitmeye devam etmeyi çok isterdi, en azından orada Jimin'in yanında olabiliyordu ama çalışabilecek bir durumda olmadığının kendisi de çok iyi farkındaydı. Uyuyamadığı için gün içerisinde gözlerini dahi kaldıramıyordu, yemeye çalıştığı her lokma ağzında büyüdüğü için yutmakta zorlanıyordu, bedeni tüm gücünü kaybetmişti ve artık zihninin kontrolü onda dahi değildi.

Birileri bedenini kendi isteklerine göre yönetiyormuş gibiydi.

Saçlarını iki eliyle geriye atarak başını bir kez daha kaldırdığı an koridorun sonundaki odadan çıkan tanıdık bedeni fark etmişti. Taehyung ceketini bir koluna asmış yüzünden anlaşılmayan düz bir ifadeyle onlara doğru yürümeye başladığını gören Yoongi de hızla ayağa kalkmıştı. Aslında onu görmeye ya da karşısına çıkmaya yüzü bile yoktu, kendini öyle suçlu ve mahcup hissediyordu ki Taehyung'un yüzüne bakmak bile kendini kötü hissetmesine neden oluyordu.

"Taehyung, neler oldu?" diyerek tam da adını dile getirdiği adamın karşısında durduğunda artık kravatı çoktan boynundan sökülmüş ve gömleğinin birkaç düğmesi açılmış olan Taehyung ne söyleyeceğini bilemez gibi öylece ona bakmıştı. Gerçeği söylemeli miydi? Sanırım bunu yapması gerekiyordu öyle değil mi?

STRANGERS FROM HELL | yoonminWhere stories live. Discover now