BÖLÜM 4: ERKMENLER HABERLERDE

11.8K 527 133
                                    


Ortam derin bir sessizliğe gömüldüğünde herkesin şok olduğuna emindim. Kimseyi umursamadan kapıya yöneldim. Fakat daha yarı yolda kulağımın dibinden kurşun geçip açmak için uzandığım kapıya saplandığında olduğum yerde dondum kaldım. Az daha ölüyordum lan.

"Lan!" Arkamda duyduğum seslerle korkarak oraya döndüğümde gördüğüm manzara mümkünmüş gibi daha da şaşırmamı sağladı.

Arslan Velioğlu korumasının ateş etmek üzere olduğu silahı elinden almış, adamı yakasından tuttuğu gibi bir ileri bir geri hırpalıyordu. Sanki karşısında içi boş bir çuval vardı. Neyin gücüydü bu amına koyayım?

"Sen adam oldun da bana sormadan silâhını mı çıkarıyorsun lan?"

"A-abi." Dedi adam titreyen sesiyle.

"Ateş edecek cesareti kimden aldın koçum!"

Zebani gibi çökmüştü adamın tepesine. Ben onları izlerken birden elindeki silahla adamın çenesine baskı uygulamaya başladığında yutkundum. Bu nasıl bir psikopattı ki kendi adamına silah doğrultuyordu?

"Abi o sana ka-kafa atınca-"

"Ne yaptı ne yaptı!" Sözünü kesip hızla etrafına toplanmış adamlarına baktı yalancı bir hayretle. "Kafa mı attı bana? Şşt, siz gördünüz mü?" Adamları senkronize hâlinde başını iki yana salladı. "Hayal mi görüyorsun lan piç!" Burnundan kan akarken pek inandırıcı değildi ama bu adamlarının onu onaylamaması için bir sebep olmamıştı.

Ben artık milletin neyin kafasını yaşadığını sorgulama eylemini bırakmış sadece ortada yaşanan olayları izliyordum. Az önce kafamı bir kurşun sıyırmıştı. Ailemden birinin canını almakla tehdit eden mafya lideri kendisine kafa attığım için ateş eden adamını kendi silahıyla öldürecekti. Yetmemiş gibi şimdi de burnundan dudaklarına akan kana aldırmadan yaşananları inkar ediyordu. Yaşananların başrolü ve tek tanığı olmasam belki bende inanırdım bu tirada.

Aslında tam o an bu adama aşık atamayacağımı anlamıştım. Bu adam, bambaşka bir mevzuydu.

"Alın bunu. Götürün. Onunla sonra ilgileneceğim."

"Abi ne olur affet!"

Dinlemediler. İki adam patronlarının elinde oyuncak olmuş adamı sürükleyerek odadan çıkarıp götürdüğünde koridorda bile adamın yalvaran sesleri duyuluyordu. Normalde acırdım ama neredeyse beni öldüreceği düşünülürse adama üzülmem benim salaklığım olurdu.

Onların arasından sıyrılma düşüncesiyle bende peşlerine takılırken duyduğum ses adımlarımı durdurdu.

"Seninle daha işim bitmedi." Ayakkabısının tok sesi ağır ağır bana yaklaştığını belli ediyordu.

Olduğum yerde durmaya devam ettim. Arkamda iri bedeninin varlığını hissederken nefesleri boynuma vuruyordu. Ters bir hareket yapmamak için yumruklarımı sıktım.

"Seni ilk gördüğümde gözlerindeki ateşe şahit oldum. O an dedim ki kendi kendime, bu oğlana bir kurşunla ölmek yakışmaz Arslan." Sakin sesi garip bir şekilde beni daha da geriyordu. Derin nefesleri kokumu soluduğunu düşündürse de buna inanmak istemedim.

"Ama sen bugün yine benim sınırlarımda dolandın. Yabancı topraklarımda oynamaya karar verdin. İçimdeki karanlık tarafı kendine çektin." Eli usulca saçlarıma tırmandı. Kıpırdamadan onu dinlemeye devam ettim. Bu sefer gizleme gereği duymadan derin, sesli bir nefes çekti içine. Burnunu enseme bastırmıştı.

O zamana kadar put gibi duran bedenim irkildi. Mide bulantısıyla geri çekilmeye çalıştım ama şerefsiz sapık bunu bekliyormuş gibi kıpırdamama izin vermedi.

Geceye Karışan Günahlar (GAY)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin