BÖLÜM 39: EVE DÖNÜŞ

7.6K 554 78
                                    

''Dedemin yanında çok dikkatli ol Arslan.'' Dedim telaşla belki bininci kez. ''Bak o normal dedelere benzemez. Manyaktır benim dedem.'' Gerçekten öyleydi. O kadar uyanıktı ki küçükken sırf bakışlarımdan yediğim bokları anlardı. Ekini de ondan sevmezdi zaten. Çünkü bir işin içinde Ekin oldu mu burnunuz temiz kalamazdı.

''Anladık. Diktatör bir deden varmış ama senin karşında Cengiz Velioğlu'yla uğraşmış adam var. Beni çok hafife alıyorsun yavrum.'' Koridordan hızla geçerken yandan havalı bir bakış attı. Zavallım hiçbir şeyden haberi yoktu tabi.

''Ben uyarımı yapayım de sonra bana çatma.''

Ailemin olduğu odadan içeri girdiğimizde dedem hariç herkes bize dönmüştü. Dedem uyuyan kızımı izliyordu. Gülümsedim, benim kızımdı.

''Hoşgeldin dede.'' Uzanıp elini kavradığımda üstten üstten baktı. Dudakları memnuniyetsizlikle büzülmüş, gözleri bütün hoşnutsuzluğunu belli eder şekildeydi. Kısaca her zamanki gibiydi. Gülmemek için dudağımın içini ısırdım. ''İyi görünüyorsun.'' Dedim elini hızla öpüp alnıma koyarken. O ise sanki az önce güleceğimi anlamış gibi çatmıştı beyaz gür kaşlarını.

''İyiymiş, peh!" Dedi, elini bir hışımla elimden kurtardı. Bakışları benden ayrıldığında Arslan yanında durdu. Özellikle onu görmezden geliyordu ama Arslan bunu takmadan benim gibi eğilip dedemin elini öptü, alnına koydu.

''Hoşgeldiniz.'' Dedi benim gibi. Dedem nihayet bakışlarını Arslan'a çıkardığında ilk defa yüzü ifadesizleşti. Baştan aşağı ilgiyle süzdü onu. Bu yüzü dedem de pek görmezdim. O genelde herkese karşı yüzünü asardı. Ben de merakla dönüp Arslan'a baktım. Bu kadar ilginç olan ne var merak ettim ama tıpkı dedem gibi ifadesiz bir yüzle karşılaştığımda bir adım geri gitmek istedim çünkü ikisi arasındaki şimşek beni aşacak türdendi.

''Sen hoşgeldin Arslan bey.'' Dedem bastonuyla karşı koltuğa vurdu bir kez. Arslan onu ikiletmeden oraya geçti oturdu. İkisi de kalıplı adamlar olduğu için istemeden birbirlerine yakın durmuşlardı.

''Oğuzhanla yakınsınız herhalde, buralara kadar geldiğine göre.'' Dediğinde dedem, Arslan bana baktı. ''Oldukça.'' Dedi. Yutkundum gerginlikle. Siktir! Niye kendimi erkek arkadaşını babasıyla ilk kez tanıştıran Sümeyye gibi hissediyordum?

Dedem ağır ağır salladı başını. ''Güzel güzel.'' Dedi. ''İyi yetiştir torunumu. Babası yapamadı, sen yap.'' Sonra eğildi, gözleri tehditkârca kısılmıştı. ''Yaparsın sen. Yapamazsan canın sağ olsun. Ben varım delikanlı.'' Bir an durup dedemin şirkette tepemde dikilmiş beni bağıra çağıra azarladığı görüntüler hayali olarak zihnimde şekillendiğinde ürperdim.  Daha fazla onların yanında durmak istemeyip uyuan kızımın önünde çömelip onu izlemeye başladım. Çok güzeldi yavrum. Aynı ben valla.

''Oğlum süt anne işini ne yaptın?" Annemin fısıltısıyla doğrulup ona baktım.

''Hallettim ben o işi.'' Ben değil Arslan halletmişti ama bunu bilmese de olurdu.

''Gitmek istediğinden emin misin? Bak ben de gelirim seninle.'' Melek'e bakamayacağımı düşündüğü için böyle söylüyordu. Aslında haklıydı ama yanımda Arslan vardı. O yanımdayken korkmuyordum.

''Merak etme anne. Her şey ayarlandı. Hem babamı bırakamazsın sen.'' Dedim biraz dalgayla. Ama annem sahiden endişeliydi.

''Yavrum el kadar bebekle ne yapabilirsin ki tek başına. Hay tutturdun gideceğim diye. Bari kırkı çıksaydı.'' Kırk gün burada durmam demek kırk gün Arslansız kalmam demekti. Düşüncesi bile tüylerimi diken diken etmeye yeterdi.

''Almayayım annem sağ ol. Şu bir hafta bana yetti.'' Dedim. Sonra dönüp dedemle Arslan'a baktığımda ikisinin koyu bir muhabbete daldığını gördüm. Kaşlarım hayretle havalanırken yanlarına yürümeye başladım. Ne konuştuklarını merak etmiştim.

Geceye Karışan Günahlar (GAY)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin