BÖLÜM 7: BİR İFLÂS FELAKETİ

11.5K 554 59
                                    


İtiraf etmek gerekirse bilmediğim bir labirentte yürümektense ölmek daha kolay geliyordu.

O gün Arslan Velioğlu son sözlerini söyleyip ağzımı açmama izin vermeden havalı havalı hastane bahçesini terk ettiğinden beri geçen iki günde ayaklarım beni o köhne fabrikaya görürüyor, bir iki saat milleti izleyip geri dönüyordum.

Düşünüyorum düşünüyorum da... ulan bu mafya bozuntusu ne yapacaktı ki beni? Koruma olarak işe alacak desem bin tane adamı var zaten. Ya pis işleri için istiyorsa? Başımı iki yana salladım kendi kendime.. Adam para sıçıyordu. Beni başına bela etmektense gider en donanımlısından birini tutardı. Belki de... üstümde egosunu tatmin edecek? Ama öyle basit biri gibi de durmuyordu hiç.

Ofladım sinirle. Bilinmezlik beni tüketiyordu. Hayır ne vardı sanki söyleseydi? Ama biliyordum. Sırf kudurtmak için yapmıştı bunu.

Eğer gelirsen borcunu silerim.

Arslan'ın sözüne ne kadar sadık olduğunu yeterince anlamıştım. Gidersem her şey normale dönecekti. Şirket eski ihtişamlı günlerine dönecekti. Babam artık başı yerde gezmeyi bırakacaktı. İnsanlar annemin arkasından dedikodu yapmayı kesecekti. Ve Pınar...

Pınarla bu saatten sonra aramızın eskisi gibi olması imkânsızdı. Ona karşı bütün hislerim alınmıştı sanki. Yüzünü görmek bile midemi bulandırıyordu. Gerçi onun da bana karşı daha azını hissettiğini sanmıyordum. Bana ve bebeğime. Ama en azından kızım doğana kadar rahat durmasını sağlayabilirdim.

Hastaneden çıktıktan sonra biraz da benim korkutmalarım yüzünden iki gündür sesi soluğu çıkmamıştı. İlla başına bir şey gelmesi lazımdı demek böyle durulması için. Yine de uzun vadeli bir şeye ihtiyacım vardı. İki buçuk ay kadar uzun.

Her ne kadar şimdilik sesi çıkmasa da önlemimi almak maksadıyla bugün evdeydim. Bir bardak içkiden bile etkilenen bünyem sağolsun yıllardır içkiyi ağzıma sokmazdım doğru dürüst. Pınar severdi ama. Iyi de içiciydi. Kolay kolay sarhoş olmazdı. Bu yüzden evde kendi zulası vardı. Geçen patlattığı zula.

İlk oradan başladım temizliğe. Cam dolabın içinde ne kadar içki varsa çöp poşetine doldurdum. Üç poşet gerekmişti. Özellikle sessizdim ki uyanıp arıza çıkarmasın başıma.

Ardından eski sigaralarımı, cipsleri, çikolataları, asitli içecekleri ne var ne yoksa poşetledim kapının önüne koydum diğerleriyle birlikte. Biraz sonra kapıcı gelirdi nasıl olsa.

Kutularla işim bittikten sonra temizliğe giriştim. Kabul etmek istemesem de aklımı dağıtmanın en iyi yolu bu gibi görünmüştü. Önce yatak odası dışındaki bütün camları açıp evi havalandırdım. Temizlikten pek anlamasam da Pınar bir günde bile her tarafın içine sıçtığından mecbur toplamak zorundaydım. İşe mutfaktaki bulaşıklardan başladım.

Neredeyse iki saatin sonunda kendimce yaptığım işlerden memnun kalınca koltuğa attım kendimi ve ayaklarımı az önce sildiğim orta sehpaya uzattım yorgunlukla. Eğer olur da şirketi gerçekten kurtarabilirsem gündelige gelen kadına zam yapmayı aklıma koydum. Anam ağlamıştı ulan iki saatte.

"Bakıyorum her yer bal dök yala olmuş. Ne oldu artık temizlikçiye bile ödeyecek paran kalmadı mı?" Gözlerim sinirle kapanırken onu duymazlıktan geldim.

Pınarla ettiğim hiçbir kavganın bana faydası yoktu.

"Şuna bak, cevap da vermiyoruz artık."

Gıcırdayan koltuğun sesinden anlamıştım karşıma oturduğunu. Bir küfür savurdu. Onu uyarmamak için zor tuttum kendimi. Uyarırsam daha çok küfredecekti ve ben kızımın daha fazla bunları duymasını istemiyordum.

Geceye Karışan Günahlar (GAY)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin