BÖLÜM 10: BEN DAYANIKLIYIM

16.8K 568 305
                                    


"Artık bu evde kalamayız."

"Ne yapacağız peki?"

Eşyaları tek tek valizlere katlarken ona bakmadan sütyenleri için ayrı bir çanta getirdim.

"Dedemin çiftliğine gideceksin. Doğum yapana kadar orada durursun. Sonra ne yaparsan yap."

"Saçmalama! Köyde ne işim olur benim? Tezek kokusu falan çekemem." Ona bakma gereği bile duymuyordum. Sıra çeşit çeşit dantelli külotlarına ve ipli seksi tangalarına geldiğinde bir an içim korkuyla doldu. Ulan bu Arslan sapığı ya benimde böyle şeyler giymemi isterse?

"Sana diyorum Oğuz. Beni dinlemiyor musun?"

"Ha? Şey, çiftlik iyidir. Korkma kimse senden süt sağmanı falan istemez. Dedemin bir dolu hizmetçisi var zaten. Annemle konuştum. Sana bir hizmetli ayarlayacaklar. Doğuma kadar ikinize de mukayyet olacak." Karnını işaret edip konuşmamla bir süre sessiz kalmıştı ama aklıma yattığını da biliyordum.

Öyle de olmuştu. Bu sabah dedemin şoförünü görünce keyfi daha da yerine geldi. Nereden baksan iki buçuk ay orada kalacaktı. İçimden dedemle birbirlerini yememeleri için dua etmekten başka çarem kalmıyordu bu saatten sonra.

Araba gözden kaybolur kaybolmaz en başından beri dikkatimi çeken arabaya döndüm. Arslan'ın adamlarının doluştuğu araba.

Onun adamları olduğunu anlamam için hepsini tanımama gerek yoktu. Ciddili özenerek seçmişti sanki hepsini. Tehlikeli auraları, etrafa 'uzayın' tarzı attıkları bakışları ve her daim gördüğüm somurtuk yüzleri sabah sabah neşeme neşe katmıştı.

Hepsi tek tek arabadan inip ip gibi karşıma dikilirken en son inen adama dikkat kesildim. Zira bu herif diğerlerinin aksine daha ince yapılı, daha kısa ve daha sempatik(?) Duruyordu. Tam karşıma geçip elini uzattığında şaşırsam da karşılıksız bırakmadım.

"Merhabalar Oğuz bey. Bendeniz Mehmet Ilıca. Bu arkamda gördüğünüz dağ ayılarının şefliğini yapıyorum. Sizinle tanışmak benim için bir onur." Kibarlığı ve diksiyonu karşısında ufak bir afallayış yaşadığım adama sahte bir gülümseme sergileyip elimi geri çektim. Tuhaf bir adama benziyordu.

"Beni tanıyorsundur zaten. Oğuzhan Erkmen." Patronunun yeni kölesi.

"Tanıyorum elbette. Siz geçin arabaya rahatınıza bakın. Bizim ayılar taşır sizin eşyalarınızı." Valla güzel teklifti.

"Anahtar kapının üstünde." Başka bir şey deme gereği duymadım.

Mehmet denen adam kendisinin iki katı iriliğinde olan adamlara ciddiyetle talimat verirken gözlerimi sıkıca yumdum. Dün bir an olsun gözüme uyku girmemişti. İtiraf etmek zordu ama korkuyordum. Hem de köpek gibi korkuyordum. Farkındaydım, adamın bana yapmak istediklerini yapabilmek için o kâğıda da imzama da ihtiyacı yoktu. Belki anlaşmada fantezisisin bir parçasıydı sadece. Formalitedendi. Ofladım sıkıntıyla. Tam şu an ölsem ne olurdu sanki?

"Çok bekletmedik inşallah?" Ne ara geldiklerini anlamadığım adamlara boş bir bakış atıp yanıma yerleşen Mehmet'e döndüm.

"Bekletmediniz."

"Güzel. Gidelim o halde." Gidelim bakalım.

Geldiğim büyük arazili eve bakarken kendimi fakir hissetmekten alıkoyamadım. Gerçi artık fakirdim ama olsun.

Konak benim için bile büyük gelen bir arazinin içine yapılmıştı ama beni asıl şaşırtan bu değildi. Büyük konağın bir bölümüne duvarla set çekilmişti. Buna anlam veremedim. Çok inceleme fırsatı bulamadan yanımda dikilen iki adamın yönlendirmesiyle yürümek zorunda kalmıştım zaten.

Geceye Karışan Günahlar (GAY)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin