BÖLÜM 29: SEN BENİM SONUM OLACAKSIN

15.6K 472 114
                                    


Uzun bir bölüm oldu. İyi okumalar!

Arslan yemeğini bitirene kadar konuşmadı. Onunla inatlaşıp fikrini değiştirmek istemediğim için uyum sağladım. Bir gözüm onun üstünde hızlı hızlı bitirip paketi çöpe koydum. Arslan benden önce bitirmişti zaten. Boğazımı temizleyip yeni çıkmaya başlayan sakallarımı kaşıdım stresle. Direkt konuya girip adamı darlamak istemiyordum. "Çay koyayım mı?" Diye sordum.

"Olur içimiz ısınsın." Dedi. Başımı sallayarak ayaklanıp mutfağa yürüdüm. Tezgâhta poşetler dışında hiçbir şey yoktu. Dolapları karıştırıp çaydanlığı aradım. Üst dolaptaydı. Tertemiz duruyordu ama güvenemedim. Üstünkörü yıkayıp ocağa koydum. Olabildiğince seri hareket ediyordum.

Arkamı döndüğümde Arslan'ı gördüm. Kapıya yaslanmış beni izliyordu. Bakışlarım önü açık gömleğinden görünen çıplak gövdesine kaydı. Yutkundum. Arkamı dönüp poşetleri kurcalıyor gibi yapmaya başladım.

"Canım tatlı istiyor. Var mıdır burada bir şeyler?"

"Siyah poşete bak." Merakla siyah olana eğildim. Bir poşet dolusu çikolata vardı. İçinde en sevdiğim kırmızı paketli paketli olanı görünce sırıtarak açıp büyük bir ısırık aldım. Anında keyfim yerine gelmişti.

"Şömineyi yakıyorum. Gece burada kalacağız." Başımı salladım. Sevmiştim burayı. Hem zaten konuşacak çok şeyimiz vardı.

Hava kararmıştı. Dışarıda nöbet tutan adamlara da çay götürmek istediğimde Arslan onların semaverleri olduğunu söylemişti. Çayın yanına bulduğum abur cuburlardan koyup bir tepsi içinde içeri götürürken kendimi bir an yeni gelin gibi hissedip irkildim. Ne iğrenç düşüncelerdi lan.

"Ne oldu?"

"Bir şey yok." Dedim yanına otururken.

"Bir ürperdin sanki." Sözlerini umursamadan yüzümü yüzüne yaklaştırdım. Kara gözlerinin içinde kendi yüzümü görebiliyordum. Kendine has parfüm kokusu buram buram hissediliyordu. Üstelik ceket gibi kullandığı gömleğinden de kurtulmuştu. Esmer, yaralarla bezeli gövdesi iri gövdesi karşısında yutkundum. Arslan gerçekten uğruna nikâh kıyabileceğim tek adamdı.

"Evlensek soyadımı alır mıydın?" Kaskatı kesildi. Kaşları yukarı kalkarken titreyen dudaklarına baktım. Ben daha sorduğum soruyu anlayamadan birden kocaman bir kahkaha patlattığında bu defa sahiden geriye kaykıldım şok içinde. Bir dakika, ben ne sormuştum öyle?

"Ne dedin sen?" Diye gülmelerinin arasında sorarken başta somurtsam da çok geçmeden onun gülüşüne kapıldığımı farkettim. Pislik herif ilk defa yanımda böyle gülüyordu. Izlemeyeyim de ne yapayım.

"Tamam lan yeter. Şurada ciddi bir soru sorduk." Kıvırmaya çalışırsam üstüme daha çok geleceğini bildiğimden kuyruğu dik tuttum.

"Saçma sapan konuşmaya başladın Oğuz." Dediğinde omuzlarım düştü. Bizde biliyorduk herhalde bir mafyayla Türkiye de evlenemeyeceğimizi ama böyle de söylemek zorunda mıydı? "Benim soyadımı alacaksın. Üçüncü kez soyadı değiştirmem artık." Eğdiğim başımı hızla kaldırıp ona bakmamla bana şefkatle bakan adamı görünce kalbim göğsümden fırlayacak gibi oldu. Sırıtmamı saklamaya çalıştım. Saçlarımı karıştırdı. "Şerefsiz." Diye mırıldandım. Sikeyim, sesim bile mutlu çıkmıştı.

"Çay koy hadi. Buz gibi oldu konuşmaktan."

"Demlendi bir kere o." Dalgaya alırcasına başını salladı. Gözlerimi devirsem de çayları doldurdum. İkimize de bilerek demli yapmıştım. Koltukta yan yana şömineyi izliyor, dışarıda korumaların seslerini dinlerken aramızdaki sessizliği telefonun sesi böldüğünde merakla ona baktım. Aramızda neredeyse hiç mesafe olmadığından cebinden çıkarıp baktığında ben de gördüm arayanı. Yasmin diye bir kadındı. Kaşlarım çatılırken pür dikkat beni görmezden gelip telefonu açan adama odaklandım fakat kızın sesini duyamıyordum. Çünkü piç herif öteki kulağına koymuştu telefonu.

Geceye Karışan Günahlar (GAY)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin