13. Bölüm - Lothar'ın Laneti

193 23 2
                                    

Marisanda'yı kurduğu andan itibaren Lothar çok sevilen bir kral olmuştu. Halk onu adil buluyor, verdiği kararlara saygı duyuyordu. Kral Lothar tahtına sadakat ile bağlıydı. Onun için bu konumda olmak her şeyden önemliydi. Hükümdarlığa geldiği andan itibaren yapmak istediği bir kaç şey vardı.

Çok güçlü bir yükselen olduğunu o da farkındaydı. Bu yüzden ilk yapmak istediği şey kendi gibi güçlü insanları yanına toplamak oldu. Tüm yükselenlere bir çağrı yaparak onlara sarayda yer vereceğini duyurdu. Kendilerine ait bir alanları olabilirdi. Saraydan istediklerini alabilirler, imkanlardan yararlanabilirlerdi.

Kral, halkın arasındaki yükselenlerden faydalanmak istiyordu. Böyle bir teklifin üzerine hemen her yükselen sarayı ziyarete geldi. Halk, kralın bu hareketinden etkilenmişti. Kralın gerçek planlarından habersiz, onları da sarayın bir parçası haline getirmek istediğini sandılar. Kral, diğer yükselenler ile sağlam bağlar kurdu. Adımlarını o kadar dikkatli atıyordu ki, kimse onun gerçek amacını görmedi.

İlk başta sadece yükselenlerin olduğu bir davet düzenlemekle başladı. Bu davetler kişisel bağları, bu bağlar da sırları beraberinde getirdi. Kral, saraya hizmet eden yükselenlere asil sıfatı vereceğini duyurduğunda, bu büyük bir etki yarattı. Böylece asiller oluştu. Sadece yükselenlerin sahip olabileceği bir sıfat.

Kral git gide yükselenleri ve halkı birbirinden ayırdı. Eğer her şey planlarına göre giderse, bundan yüz yıl sonra kasabadakiler içlerinde yükselen olmadığını düşünecekti. Bundan iki yüz yıl sonra yükselenlerin sadece asillerden ve saraydan çıkacağını. Bundan üç yüz yıl sonra ise yeni bir dönem başlayacaktı. Sadece sarayın güçlerinin olduğu düşünüldüğü bir Marisanda.

Kral, bu başarılarını başkasına teslim etmek istemiyordu. Krallığı için çok ter dökmüştü. Eğer bir gün bu tahtı bırakacaksa çocuklarına bırakmalıydı. Ve eğer çocukları da tahttan ayrılacaksa kendi çocuklarına hükümdarlığı vermeliydi. Kral, tahtın sadece Marisanda kanından geçtiğini ilan edebilirdi. Ancak o, sadece bunu yapmakla kalmadı. Sözlerinden çıkacak kimseye rahat vermeyecekti.

Bunu sağlayan bir sihir aramaya başladı. Tüm asiller ile bunu tarttı, danışmanlarıyla uzun süre konuştu. Kendi gücünden üstün gördüğü kimse yoktu, fakat ondan daha üstün düşünebilecek biri krala büyük yarar sağlardı. Ancak yılları devirirken böyle bir sihir olamayacağını fark etti. En güçlü kitaplar bile bu sihre çıkan yolu gösteremezdi. Bunun tek bir yolu vardı; kara büyü kullanmak.

Kral başka çaresi olmadığını biliyordu. O da aklına gelen tek şeyi yaptı. Krallığa kimsenin sırtını dönmemesi için Marisanda kanını lanetledi. Herkes üstüne düşen görevi yapıp tahta geçtiği sürece hiçbir sorun olmayacaktı. Ancak her kim hükümdarlığından vazgeçmeye çalışırsa, o kişi lanete mahkum olacaktı.

Yıllar geçerken kimse lanete yakalanmadı. Kim onlarca insanı yönetmek, bir krallığın başına geçmek istemezdi? Bu, birine bahşedilebilecek en önemli güçtü. Ta ki Aleksander Marisanda'ya kadar. O kuralları bozan, tahtı terk etmeye çalışan ilk kişi olmuştu. Ve sadece o değil, ondan sonraki tüm kan lanetlenmişti. Tüm taşların yerini değiştiren o olmuştu. Kendisi bu laneti hayatıyla ödemişti. Çocukları ise güçlerinden yoksun olmalarıyla bu bedeli ödeyecekti.

"Aleksander öldükten sonra bu saraya doğan her yükselen lanetlendi," dedi Arlo.

Kral ve kraliçenin güçlerinin neden olduğunu Raya şimdi anlayabiliyordu. Bu çirkin kara büyü, diğerlerini etkilemişti. Isabella'yı, Egdar'ı, Nikolai'ı. Fakat karşısında oturan Arlo etkilenmişe benzemiyordu. "Ama senin gücün var," dedi Raya. Her şeyi dinledikten sonra parçaları birleştirmeye çalıştırıyordu.

Lanetli KrallıkHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin