27. Bölüm - Hain Prens

71 10 0
                                    

Hadley, kraliyetin sırlarını yalnızca asillere söylemekle kalmamıştı. Aynı zamanda tüm bilgilerin halka da gittiğinden emin oluyordu. Eğer bir ayaklanma başlatacaksa, herkesin bu işin içinde olduğundan emin olmalıydı. Öfkesini saklamak için bir çaba sarf etmiyordu. Kraliyet küllere karışmalıydı.

Saray onu bir prenses olarak seçmemiş olabilirdi, ancak bir asi olarak tanıyacaktı.

Hadley bundan emin olacaktı. Tüm asillere kanıtlarla birlikte olan biteni anlatmıştı. Prensesi aldıkları günden başlamıştı. Aslında Kiera bir asil falan değildi. Kiera diye biri bile yoktu. Onun ismi Raya'ydı. Sadece kraliyet onun tanınmamasını istemişti. Söyleyecek o kadar fazla şey vardı ki Hadley kendini durduramıyordu.

Randolf ile ilgili gerçekleri, Paul'un aslında kim olduğunu, gölgeleri neden kullandıklarını... Her şeyi anlatmıştı. Asillerin de bir zamanlar ailelerinden koparılarak bir topluluk oluşturmaya zorlandıklarından bahsetmişti, halkın arasında bilmedikleri daha onlarca yükselen olduğunu söylemişti.

Daha söylenecek çok şey, itiraf ettirilecek çok gerçek vardı. Hiçbirini atlamayacaktı. Eğer Randolf'un başladığı işi bitirecekse bunu tüm detaylarıyla yapacaktı. Raya'nın eve döneceği yoktu, onun da beynini yıkamışlardı. Hadley, kardeşinin gözlerinde bulanık bir yalan görmeye başlamıştı. Bir başkasını daha kandırmadan kraliyeti yerle bir etmek istiyordu.

Herkese altın dağıtarak istediklerini yaptıramazlardı. Hadley buna müsade etmezdi. Sinirini iyi bir şekilde kullanabilirdi. Çevresindeki her evin kapısını çalarak başlamıştı. Bir yerden insanları uyarmaya başlaması gerektiğini biliyordu. Yanına onunla emin adımlar atacak yandaşlar topluyordu.

Yavaş yavaş büyüyeceklerdi ancak eninde sonunda kalabalıklaşacaklardı. Kraliyetin yaptıkları yanlarına kalmayacaktı. Hadley her şeyi onlara ödetecekti. Zamanında onu saraya getirecekleri için ne de heyecanlanmıştı. Bir prenses olarak yeniden doğacağını düşünmüştü.

Ancak şimdi onun için bir prenses olmak önemli değildi. İsmini tarihe başka bir şekilde yazdırdığına emin olacaktı. Bir prenses değil, bir kahraman olacaktı. Marisanda'nın kaderini değiştiren o kişi olacaktı. Bunu tek başına da yapmayacaktı. Yanında ona güvenen bir ordu olacaktı. Randolf'u da o delikten kurtardığında kimse önlerinde duramayacaktı.

Kraliyet tüm gücünü onlara güvenen halkından alıyor olabilirdi. Ancak halk gerçekleri öğrendiğinde Hadley kraliyete güvenen kimse kalmayacağını biliyordu. Peki o zaman ne olacaktı? Halktan insanlar güçleri olabileceğini öğrendiğinde kraliyet güçlü kalabilecek miydi?

Kraliyetin normalde yüzüne bile bakmayacağı insanlar kendileri hakkında gerçekleri öğrenmek için sihir yapmayı denediğinde gerçek oyun başlayacaktı. Çünkü bazıları gerçekten de elementleri kontrol edebileceğini öğrenecekti. O zaman iş bambaşka bir boyuta sürüklenecekti.

Bu güçten yıllardır mahrum edilen insanlar kraliyete sinirlenmeyecek miydi? Hadley çok büyük bir yangının yakında başlayacağını biliyordu. Henüz ufak alevler görüyor olabilirdi ancak yakında kızgın ateşe kimse yaklaşamayacaktı. Asillere tahsis edilmiş yere artık Hadley de girip çıkabiliyordu.

Sadakati hala Marisanda'ya bağlı tek tük asil kalmış olsa bile, çoğunluk Hadley'i ve arkasında durduğu amacı destekliyordu. Ona yardımcı olmak, onun planlarına katkıda bulunmak istiyorlardı. Hizmet ettikleri krallığın onlara yıllardır yalan söylemesi asilleri derinden vurmuştu.

Halka tüm bilgileri vermemek ayrı bir olay olabilirdi, ancak neredeyse küçük bir karar merceği haline gelmiş asillere yalan söylemek... Bu bambaşka bir şeydi. Asiller kraliyetin meclisi sayılırdı ve halktan farklı bir muamele görmeyi beklemek onların en büyük hakkıydı. Kral ve kraliçe onlara bunu da sağlamayacaksa, asiller neden tüm hayatlarını kraliyete hizmet ederek geçiriyorlardı ki?

Lanetli KrallıkHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin