19. Bölüm - Maraya Marisanda

105 15 1
                                    

Isabella arkasını dönüp gitmeye hazırlanıyordu. Başı olanlardan dolayı dönüyordu ve kendini kesinlikle iyi hissetmiyordu. Her şeyin kocaman bir yanlış anlaşılma olması için her şeyini verirdi. Arkasını döndüğü an Paul bir adım attı.

"Gitme."

Paul en başta Isabella'ya gerçekten çıkarları için yaklaşmıştı. Onun iyi bir hedef olduğunu biliyordu çünkü Paul'a zaafı gün gibi ortadaydı. Ancak zaman geçtikçe Paul Isabella'ya daha çok bağlandı. Prensesin sevdiği çiçekleri ve nefret ettiği saray zorunluluklarını öğrenirken ona hayranlık besledi.

Prenses her gülümsediğinde, Paul da gününün aydınlandığını hissetti. Bu aşk mıydı emin değildi. Çünkü ona bir seçim verilse gözü kapalı prenses yerine abisini seçerdi. Paul bunu ilk günden beri biliyordu. Belki de en acı verici olay buydu. Paul bir gün prensese sırtını dönmek zorunda olduğunu bilmesine rağmen ona yakın kalmayı seçti.

Ancak Arlo hızlı davranarak ikilinin arasına girdi. Paul'un kardeşine ihanet etmesine seyirci kalacak kadar silik görünüyorsa, ancak bu imajı düzeltmekle sorumlu olabilirdi. Öfke saçan gözleri sadece Paul'a değil, aynı zamanda kendisineydi. Olanları çok önceden fark etmesi gerekirdi.

"Sakın," dedi Arlo. "Söyleyeceğin her şeye seni pişman ederim."

Prenses, bir zamanlar hayatının aşkı olduğunu düşündüğü adama döndüğünde gözyaşlarının akmaması için yumruklarını sıkıyordu. Kendini kullanılmış hissediyordu. Aptal hissediyordu. Bu yüzden mi abileri onu tüm kraliyet sırlarından uzak tutuyordu? Sadece Paul değil, herkes mi onun saf olduğunu düşünüyordu?

"Seninle konuşmuyorum," dedi Paul küstahça. Foyası ortaya bir kez çıkmıştı. Artık rol yapmak zorunda değildi.

Diğer herkes gergin bir şekilde çevrelerinde beklerlerken Arlo'nun gözü, önündeki pislikten başkasını görmüyordu. Onu öyle bir halde bırakacaktı ki, Paul geberip gitmek için prensesin eteklerine yapışacaktı. Arlo, Paul'u o an dövmemek için derin bir nefes aldı.

"Bir daha prensesle iletişim kurabileceğini mi düşündün?"

Arlo'nun sözleri ok gibi Paul'a ulaştığında Paul güldü. Neredeyse kahkaha atacaktı. Böyle bir durumda olmasına rağmen hala nasıl gülümseyebilirdi? Bu rahatlığını neye borçluydu? Arlo ona güvendiği her saniyeye lanet etti. Hemen arkalarında duran Edgar gözlerinin karardığını hissetti.

Onlarca yıl sırtını yasladığı, ailesi gibi davrandığı Paul aslında onları öldürmek istediği günü planlıyormuş. Sadece kraliyete ihanet etmekle kalmayıp aynı zamanda Isabella'ya da ihanet etmiş. Bütün bunlar olurken de Edgar sadece seyirci kalmış. Olanlara inanmak zordu.

Edgar'ın hemen yanında duran Forest ellerini göğüs hizasında kaldırarak gardını almıştı. Eğer Arlo bir aptallık yapıp sihir kullanmaya kalkarsa aynı şekilde cevap vermekten çekinmezdi. Sofia da aynı şekilde prensesin yanında duruyordu.

"Kuralları hala senin belirlediğini mi düşünüyorsun?" diye sordu Paul.

Paul'un gözleri, gardlarını almış olan Sofia ve Forest'a gitti. İkisinden de güçlü olduğunu çok iyi biliyordu. Onlarca yıl yanıbaşlarında gölgeleri izleyerek hangi sihri ne kadar iyi yaptıklarını gözlemlemişti. Zaaflarını tespit etmek çok da zor değildi. İkisini de alt edebileceği gün gibi ortadaydı. Tek emin olamadığı kişi prenses Kiera idi. Onu yok edebilmek için tüm gücünü toparlaması gerekecekti.

Arlo bir adım daha atıp Paul'un boğazına yapışmak için ilerlediğinde Paul estirdiği rüzgarla etrafına bir koruma kalkanı sardı. Esen rüzgarla Arlo olduğu yerden ileri gidemedi. Güçlerini şu an kullanıp onu yerin dibine sokmamak için çok zor dayanıyordu.

Lanetli KrallıkHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin