14. Bölüm - Belirsiz Taraflar

171 20 3
                                    

Nikolai ve Edgar atlarının üzerinde hızla ilerlerken bir yarış içinde değillerdi. Nikolai, kardeşlerini birer rakip olarak görmemeyi çok kısa sürede öğrenmişti. Taht sırasında dördüncü olmak belki de onun için iyi bir şeydi. Resmi işlerle olabildiğince az ilgileniyor, kraliyetin ona sunduğu bütün ayrıcalıklardan faydalanabiliyordu. Tek endişesi parmağında olmayan sihriydi.

Atlar yavaşladığında Nikolai kendini yorgun hissediyordu. Kardeşlerinin bu kadar enerjiyi nereden bulduğunu asla anlayamıyordu. Aralarında en genç kendisi olmasına rağmen, onların hızına yetişemiyordu. Edgar, daha yeni başlamışlar gibi kardeşine döndü. Oysaki iki saattir atın üzerindeydiler. Bu kadar fazla atın üzerinde kalacağını bilseydi, Nikolai Edgar'ın teklifini asla kabul etmezdi.

Hemen arkalarında Vladamir onları takip ediyordu. Nikolai, şu an onun yerinde olmak istemezdi. Yorulduysa bile ağzını açıp söylemiyordu. Nefes nefese kalan Nikolai, daha fazla dayanamayacağına karar vererek pes etti.

"Henüz varmadık mı?" diye sordu.

Edgar, yakın bir köye gideceklerini söylediğinde bu yolculuğun sadece yirmi dakika süreceğini düşünmüştü. Fakat belli ki yolculukları yirmi yıl sürecekti.

"Bana yorulduğunu söyleme," dedi Edgar.

Alay ediyormuş gibi görünmüyordu. Edgar, kardeşinin yorulmasına gerçekten şaşırmıştı. Nikolai, bazen Edgar'ı anlamakta güçlük çekiyordu. Onun bedeninde bir gün geçirmek istiyordu. Aklının nasıl çalıştığını sadece o zaman anlayabilirdi.

"Hayır yorulmadım," dedi Nikolai alaycı bir şekilde. "Sadece vardığımda saçlarımın ağarmış olmasını istemiyorum."

"O halinle de kraliyetteki tüm kızları etkileyeceğinden eminim."

"Eğer birilerini etkilemeye halim kalırsa sana haber veririm," diye cevapladı Nikolai iç çekerek. "Hem beni neden çağırdın ki? Böyle yolculuklara Arlo ile çıkmıyor muydunuz?"

Edgar cevap vermedi. Geçen hafta yaşadıkları sürtüşmeden beri Arlo ile doğru düzgün konuşmamışlardı. Ailecek yedikleri yemeklerde birbirlerinin yanına oturmamış, göz teması kurmamışlardı. Kalabalık oldukları için bu kimsenin gözüne çarpmamıştı, ancak ikisi de ne yaptığını kesinlikle biliyordu.

Arlo'nun ağzından o sözler çıktığı andan itibaren aralarına keskin bir çizgi çekilmişti. Edgar, kardeşinin böyle bir yüzü olduğunu kabullenmek istemiyordu. Belki de taca yaklaştığı her an daha da hırçın bir kişiliğe bürünüyordu. Tahtın aralarını açması, Edgar'ın son isteyeceği şeydi. Kraliyet için feda etmeyeceği hiçbir şey yoktu. Ancak Arlo ile ilişkisini buna feda etmek istemiyordu.

Sonlarının kanlı bıçaklı bitmesi onun işine gelmezdi, sadece Edgar'ı daha çok üzerdi. Fakat her ne olursa olsun Arlo'dan böyle bir şey beklemezdi. Eğer biri ilk adımı atacaksa bu kendisi olmayacaktı. Yanlış hiçbir şey yapmamıştı. Yaptığı her şey Arlo'ya yardım etmek içindi. Ancak Arlo bir tek Edgar'ı kırmak için ağzını açmıştı. Bu, Edgar'ın hemen affedeceği bir şey değildi.

"Bu yolculuklarda ne yaptığımızı merak etmiyor muydun?" diye sordu Edgar. "Kraliyetin farklı yerlerini görmenin vaktinin geldiğini düşündüm."

Her ne hissederse hissetsin, Edgar Arlo ile aralarında geçenleri kimseye söylemezdi. Bu sadece ikisinin bildiği bir tartışma olacaktı. Diğerlerine yaşadıklarını yansıtarak bunu büyütmek ya da daha da alevlenecek bir kavga haline getirmek istemiyordu. Büyüklük onda kalabilirdi.

"Umarım gittiğimiz yerde sıcak bir mısır lapası bulursun. Yoksa bu yolu geri dönmek zorunda kalacağım."

"İki saati daha atın üzerinde geçirebileceksen dönersin tabii."

Lanetli KrallıkHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin