24. Bölüm - Seçilmiş Aile

89 11 1
                                    

Kiera, Hadley'i kilerde bir odaya (bir oda olduğunu söylüyorlardı ama inanmaya bin şahit isterdi) çıkardıklarından beri zindana inmemişti. Ta ki sarayın neredeyse tümü bir başka saçma sapan bir etkinlik için saraydan ayrılana kadar. Sarayda kimse yokken Hadley'i ziyaret etmelerine izin vermezlerdi. Edgar, önlemini almadan gitmezdi. Bu kez kapıya görevliler yerine Forest'ı dikmişti. Paul ve Arlo'nun yokluğunda Forest, Edgar'a yardım ediyordu.

Belki de en doğrusu buydu, Forest'ın Edgar'ın gölgesi olması. Ne de olsa Paul artık yoktu ve Arlo'nun yanında güce ihtiyacı yoktu. Kiera, sarayın sessizliğinde aklına gelen fikirle zindana yürümüştü. Burada eli kolu bağlı tek başına oturmak en son istediği şeydi. Bu yüzden o da planını hızla harekete geçirmişti. Zindandaki gardiyanlar ona sıkıntı çıkarmadan içeri girmesine izin vermişti.

Bir prenses olduğunu hatırlayıp emirlerini doğru kullanınca yapamayacağı şey yoktu. Sadece kim olduğunu hatırlamalı ve bir fazlalık gibi davranmamalıydı. Çünkü fazlalık değildi. Aksine, bu sarayın tam da ihtiyacı olan kuvvet ondaydı. Bunu ne kadar erken farkına varırsa o kadar iyi olurdu. Kiera eliyle koymuş gibi aradığı kişiyi bulunca parmaklıkların yanına yaklaştı.

"Randolf?"

Yabancı sesten ürken Randolf, hızla başını çevirdi. Günlerdir burada tek başınaydı. Kiera ne yapmış olursa olsun, onun için kötü hissetti. Gerçek amacının onları öldürmek olmadığını Hadley Kiera'ya defalarca açıklamıştı. Randolf ile ilk tanıştığı andan beri konuştuklarını tek tek kardeşine de söylemişti.

Randolf'un amacı, kraliyeti kökünden sökmek yerine Paul'u bulmak gibi görünüyordu. En azından Hadley'nin anladığı kadarıyla. Ancak Kiera buna inanmıyordu. Yıllardır bir intikam planladıklarına göre bundan fazlası vardı. Randolf sadece kardeşini bulmak istemiyordu. Aynı zamanda kardeşini ondan alan insanlara bunun bedelini ödetmek istiyordu.

Randolf, prensesi hemen tanıdı. Hadley'le çok benzemiyorlardı. Ancak kesinlikle birbirlerini andıran özellikleri vardı. Randolf'un ilk fark ettiği Kiera'nın ince kemikleri oldu. Tıpkı Hadley gibi Kiera'nın da incecik parmakları vardı. Bu kadar güçsüz duran eller nasıl içinde bu kadar güç barındırabiliyordu Randolf merak etti.

"Ne istiyorsun?" diye sordu Randolf.

Kiera tam olarak bilmiyordu. Aslında aklında kesin bir plan yoktu. Sadece Randolf'un ağzından laf almak istiyordu. O da Randolf'a tatlı bir dille yanaşmaya karar verdi; "Seni merak ettim."

Randolf buna inanmıyormuş gibi başını iki yana salladı. "Merak mı yoksa kontrol mü?"

"Eminim seni burada kontol eden onlarca gardiyan vardır. Ben sadece nasıl olduğuna bakmaya geldim."

"Günlerdir yapayalnız karanlık bir zindanda yaşıyorum. Konuşacak biri yok, doğru düzgün oksijen yok. Büyük ihtimalle şaşalı yemeklerinizin artıklarını önüme öğün olarak koyuyorlar. Sence nasıl olabilirim?"

Kiera duraksadı. Sadece tatlı dille Randolf'u deliğinden çıkaramayabilirdi. O da tıpkı Randolf'un yaptığı gibi yere oturarak bağdaş kurdu. Aynı seviyede onunla konuşmak daha mantıklı olacaktı. Ayakta ona yukarıdan bakıyormuş gibi durmak istemiyordu.

"Hadley bana yaşadıklarınızdan bahsetti," dedi Kiera. "Ona beni kurtarabileceğini söylemişsin."

"Evet. Kurtarılmayı isteyebileceğini düşündüm. Ancak gölgelerin geri kalanı gibi senin de beynini yıkamışlar. Burada kimse kurtarılmayı istemiyor."

"Beynimin yıkandığını nereden çıkardın?"

"Arlo güçlerini afişe edince kendini nasıl onun önüne attığını gördüm."

Lanetli KrallıkHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin