Bölüm 11- Annesinin Kuzusu

33 15 2
                                    


Serra derin bir soluk aldı. Nefesinin karnını şişirip boğazından çıkışını takip etti. Annesiyle gitmeyi o kadar istiyordu ki ela gözlerindeki parıldamaya engel olamadı. Yavuz'a baktığında prangalarına, kâbusuna bakıyordu, karnına kramplar giriyordu. 

Evime dönmek ve bu kâbusun bitmesi için canımı veririm anne! Ama kendi canımı, sana bir şey olmasını göze alamam!

Annesinin yaşlılık izleri taşıyan güzel yüzüne bakmakta güçlük çekti. Kadının hala onun aklını başına toplayacağını düşünmesi, hala onu eve götürmek istemesi daha da can yakıcıydı. 

Yutkunarak konuştu:

-Gelemem anne! Biliyorsun...

- Ne demek gelemem! Neyi biliyorum? İki gündür tanıdığın bir tetikçi için ailene yüz mü çevireceksin?

-Hayır! Asla size yüz çevirmem...

- Sen kafayı yemişsin. Kiminle birlikte olduğunun farkında değilsin. Ona bir bak pişman olacağını biliyorum.

Şimdiden pişmandı Serra. Bu caniyle geçirdiği her dakikaya... Serra'nın kafası çatlayacakmış gibi oluyor, içinde düşünceler birbiriyle yarışıyordu. Yavuz kadının tereddütünü hissetti. Anne jübilesini yapmış kızın duygularına güzel ve sarsıcı bir yumruk atmıştı. Serra ringde yere yapışmış oyunu bırakmak üzereydi. Biraz cesarete ve motivasyona ihtiyacı vardı. Yavuz bir hakem edasıyla ikisi arasında durdu. Serra' nın elini iyice sıkarak Mahide Hanım'a doğru havaya kaldırdı.

-Mahide Hanım, durum ortada! Biz buraya konuşup tanışmaya geldik, kavga etmeye değil!

-Bir tetikçiden iletişim dersleri ha? Kızımı da alıp gideceğim anladın mı?

Yavuz kadının sözleriyle çileden çıktı. Bu ailedeki kibirden midesi bulanıyordu. Yaşlı bunak dâhil hepsi böyleydi bu ailenin. Yavuz boynunu sağa sola esnetti, ağız dolusu küfretmek istiyordu ama uygun olmazdı. 

-Eğer götürebiliyorsanız alın kızınızı, dedi.

Allah'ın belası adam madem kaçırıyorsun beni düzgün açıklama yapsana topu bana neden atıyorsun ?

Serra öfkeyle adama baktı ta ki Mahide Hanımın baskıcı gözleriyle karşılaşıp başını eğene kadar. Başı eğikken mırıldandı.

-Ben burada kalıyorum anne...

Mahide Hanım duyar duymaz parladı.

- Yazıklar olsun sana! Yeter bu saçmalık ! Babana haber verdim , bakalım o geldiğinde böyle konuşabilecek misiniz ?

Ağız birliği yapmış bu ikiliye öfkeyle bakan Mahide Hanım elinden bir kaza çıkmaması için ellerini bağlayıp kucağına koydu. 

Eve geçelim senin saçını başını yolacağım 

Babasının adını duyan Serra endişelendi aceleyle konuştu.

-Anne , anne ! Babama iyi olduğumu söyle, gelmesine gerek yok. Biz onu sonra ziyaret edeceğiz, lütfen?

-Tabi ki ne demek

Serra saf çabasından sonra rüya gibi gelen cevapla annesinin yüzüne baktı. Mahide Hanım'ın mimiği bile oynamamıştı. Yine de ne yapacağını bilemeyip saf saf sormaya devam etti.

-Tamam mı gerçekten ? 

Kızının bu saf soruları Mahide Hanımın şefkat damarını uyandırdı. Sakince "Ne tamamı kızım, bir haftadır ortada yoksun! Elbette baban gelecek !" dedi.

Babam Ateş ! Yavuz Barut ! Ben bu duruma kendimi nasıl soktum Allah'ım

Denize düşen yılana sarılırmış. Serra annesinden umudu kesip Yavuz'a döndü.

-Ne yapacağız Yavuz ?

Yavuz olağan sakinliğiyle cevapladı. "Hiçbir şey kediciğim, sen biraz daha ağlayacaksın o kadar!"

Kedi ? Ne kedisi lan ?

O sırada restoranın kapısında kameraman ordusu hareketlenmiş, bir takım gürültüler duyulmaya başlamıştı. Kapı önündeki adamlara rağmen zorla açıldı.

Kalabalık bir grup adam birkaç masayı devirerek restorandın ortasına hışımla yürüdü. Yavuz'un yanında biten Kasım "Abi, Tahir Kadıgil burada!" dedi.

-Hadi ya ! 

Yavuz adamını kısa bir hayret nidasıyla cevapladıktan  sonra büyük bir sıcaklıkla Serra'ya döndü.

-Bak canım babacığın da gelmiş, harika değil mi?

Y.N 20.08




Karanlığın GölgesiDonde viven las historias. Descúbrelo ahora