Bölüm 20 Yaralar ve Emirler!

30 10 21
                                    

Leyla çıktıktan sonra yalnız kalmışlardı masada. Serra adamın tarafına bakmadan tostlarından üç tanesini çoktan yemişti. Kalan ikisinin içini kaşarların direnişine rağmen açmıştı. Uzayan kaşarlar ve parıl parıl parlayan sucuklar ağzının suyunu akıttı. Elini dördüncü tosta uzattığında Yavuz eline vurdu.

- O ikisi benim

- Ne senin ? 

- Üç tane yedin zaten !

- Ne malum yarın beni aç bırakmayacağın ? Depolamam lazım !

- Bırakmayacağım

- Tamam ama eşit bölüşelim!

- Eşit ?

Hı hım. Serra başıyla onaylarken kalan iki tostun birisini tabağına aldı.

- Birisi sana birisi bana.

Yavuz'un onaylamaz bakışları altında Serra tostunu ısırmaya başlamıştı bile. Adamla göz göze gelmekten korkuyordu.

Delinin ne yapacağı belli olmaz sonuçta 

Tostunu bitirdiğinde  aslında doymuştu, karnı bile şişmişti ama yine de yiyebilirdi! Adamın hala almadığı tosta uzanırken , ondan daha hızlı bir el tostu gözlerinin önünden aldı.

Madem yiyeceksin neden umutlandırıyorsun!

Serra küskün bakışlarını adama çevirdiğinde Yavuz'un iki üç ısırıkta tostu yok edişine şahit oldu. 

Güzelim tostun tadını bile çıkarmadı! Resmen lezzeti ziyan etti!

Yavuz tost yanaklarını şişirmişken ayağa kalktı. Kıza elini uzattı. Serra itaatkarca elini tuttu. En azından öğreniyor diye düşündü. Onların ayağa kalktığını gören Kasım önden restorandın kapısını açtı.

Herhalde hesabı da çoktan ödedi

Arabaya bindiklerinde yemeğin mayıştırmasıyla Serra uyuya kaldı. Restoranla ev arası bir saat kadar sürüyordu arabayla. Araba villaya geldiğinde Serra kapı açılma sesine uyandı. Onlara kapıyı Koruma Kaptanı Elvan açtı. Arkasında Doktor Kemal bekliyordu. Yavuz sağ yanına doğru bükülmüş halde arabadan indi. Kasım koşarak Yavuz'un koluna girmek istedi.

-Abi, nasılsın?

- İyi!

Serra arabadan inmemişti. Mayışık gözlerle etrafını çevreleyen bunca tanımadık adamı izliyordu. Aslında bir kaç hafta önce çevresinde tanımadığı bir insan bile olmazdı. Şimdiyse en tanıdık gelen Yavuzdu! 

Bu pislik hayatını alt üst etmeseydi!

Yaldızları sökülmüş ve parçalanmış bir hediye kutusu gibi kirli elbisesinin göğsünde kollarını kavuşturdu. Somurtarak oturdu.

 Yavuz arabanın kapısını açarak içeriye uzandı.

-Gel hadi!

-Nereye ? Evimize mi ? 

- Gel dedim.

- Gelmezsem ne yapacaksın ? Saatte yok artık !

-Bana bak! Benim asabımı bozma! 

Serra istifini bozmadan yüzünde tek mimik oynamadan ona bakıyordu. 

Aklınca bana meydan okuyorsun ha ! Sana yemek yedirmeyecektim diye düşündü Yavuz.Kızın bileğine sinirle yapıştığı gibi çekiştirerek arabadan çıkardı.  Hızlı ve karışık adımlarla eve kadar sürükledi. Evin kapısı açılır açılmaz salonun orta yerine doğru kızı savurdu. 

Serra düştüğü yerde acıyla yüzünü buruşturdu, korkuyla öfkeyle patlamış bu adama baktı.

Delirdi bu gene! Keşke kışkırtmasaydım ! 

Yavuz peşinden koşan Doktor Kemal ve Kasıma aldırış etmeden konuştu:

-Yeter artık senin oyunlarından! Ben ne dersem o olacak, bunu anlayacaksın!

 Serra bu gözlerde gördüğü merhametsizlikten ürktü. Onu ilk kez böyle zıvanadan çıkmış görüyordu. Gerçi hep sinirliydi ama bu başkaydı. 

Hayatta kalma içgüdüsü Serra'ya susmasını söylüyordu, O' da öyle yaptı.

-Bu evden çıkmayacaksın!

-...

- Kimseyle konuşmayacaksın!

-...

- Ben senden kurtulmanın bir yolunu bulana kadar bu evde varlığını hatırlatacak tek hareket yapmayacaksın!

Yavuz konuşurken bir eliyle masaya dayandı. Diğer eliyle karnında ki yaraya bastırdı. Başı dönüyor, elleri karıncalanıyordu. Nefesi tükenmişti. 

Karnına doğru bastırdığı elin kırmızıya boyanmasıyla Serra  adamın yaralı olduğunu fark etti.

Kan!

Adamın bağırmaları altında suskunlaşan Serra bir anda telaşla bağırdı.

- Kanıyor!

Yavuz daha fazla dayanamayıp kayarken Kasım arkasından yetişerek koluna girdi. Doktor Kemal hemen arkasındaydı yine de Kasım bağırarak seslendi.

-Doktor!


Y.N 19.40 


Karanlığın GölgesiWhere stories live. Discover now