Bölüm 29- Bir Torun Daha!

22 8 10
                                    

Tahir Bey fırtına gibi gelip rüzgar gibi gitmişti. Kulaklardaysa " Nikah yapın el öpmeye gelin" uğultusunu bırakmıştı. Yavuz olayların kontrolünün kendisinde olmamasını sevmiyordu ancak bu kız hayatına müdahil olduğundan berri sürekli bir şeyleri yapmak zorunda bırakılıyordu! Mesela bu nikah gibi! Öfkesi birikirken gözleri Kasım'a ilişti.

- Kasım!

- Abi...

 Süklüm püklüm tavırları ile bakışları yerdeydi.

- Bu kapılar neden var ?

- Abi kimse girmesin diye... Ama yengenin babası gelince... 

Kasım daha açıklamasını bitiremeden , Yavuz'la Serra ağız birliğiyle adama bağırdı.

- Ne yengesi lan! ?

Kasım abisiyle yengesine gözleri büyümüş ve şaşırmış şekilde baktı. Aşıklar birbirine benzermiş diye düşünürken ellerini iki yana yaptıklarını gösterir şekilde açtı. Fakat bu hareketi de tepki çekti. Yavuz elini savurdu.

- Çık Kasım! Çıkarken de kapıyı kapat !

Elbette Kasım bu azap dolu ortam da daha fazla durmak istemiyordu , hızla evden çıkıp kapıyı kapattı. Kapı kapanır kapanmaz Serra tırnaklarını yiyerek oturduğu köşeden haykırdı.

- Ben evlenmem seninle!

- Seçenek sunmadık!

- Hani ilk fırsatta ayrılacak

-Metres olarak mı kalmak istiyorsun!

Serra öfkeyle ayağa dikildi. Ağzı bir gayya kuyusu gibi açıldı. Yavuz'un soğukkanlı küstahlığı sinirlerine dokunmuştu. Üstelik babasının da ağzından duyduğu bu metres sözcüğü en az Kasım'ın yenge sözü kadar onu rahatsız ediyordu.

-Ağzını topla!

Yavuz ona aldırış etmedi. Kızın üzerindekileri şöyle bir süzdü. Değil nikâhta giymeye dışarı çıkmaya uygun kıyafetleri bile yoktu.

-Kaç beden giyiyorsun sen?

Serra ayağını yere vurdu.

-Duymuyor musun beni evlenmeyeceğim seninle!


Yavuz ciddileşti. Serra'nın üzerine doğru bir iki adım attı. Gözlerini kadının ela gözlerine kilitledi.


-Baban güzellikle evlenmemizi istedi! Az önce gördüklerini o yaşlı moruk dedene anlatırsa...

Serra anlayamadı.


Dedem biraz eski kafalı evet ama beni hiç bir şeye zorlamaz ki, hem...

İçinden konuştuğunu fark edip adama geçte olsa sordu.

- Hem ne gördü ki? Ne var pansuman yapmak ayıp mı?


Yavuz cevap vermeden boş gözlerle kıza baktı. Serra adamın boş bakışlarına bakamayıp gözünü yarasına çevirdi sonrada bir kek kalıbı gibi biçimli üst göğüslerine ve tabi baklavalarına.

Yeter bu kadar , Doyduk kek- baklava ...

Kendini durdurup kafasını yere eğdiğinde gözü yataktan yeni çıkmışı andıran üstüne ilişti. Jeton düşüyordu. Adam çıplaktı kendisi de adamın elbiseleriyle oldukça dağınık görünüyordu.

Babasının masum bir pansuman sahnesi görmediği kesindi! 

Önce sevdiğini ve kaçtığını söylediği adamla babasının karşısına çıkmışlar sonra böyle yarı çıplak yakalanmışlardı! Babasının aklından neler geçtiğini hatta Kasım'ın aklından neler geçtiğini tahmin etmek güç değildi. 


-Ne yapacağım ben? Babam beni asla affetmeyecek!


Yavuz Serra'nın ağlamaklı yüzüne baktı. Gözyaşları akmaya hazır öylece Yavuz'a bakıyordu. Belli ki adamdan medet umuyordu. Celladından. Yavuz içinde kabaran duyguları kenara itekledi.


-Affeder karıcığım.


İstediği etkiyi yaratmıştı. Ağlamaklı kız duyduklarıyla irkilmişti.


Ne demek karıcım ya! Delireceğim. Bitmiyor bu kâbus!


-Ne diyorsun sen be?


-Bir torunu olunca affeder!

Y.N 02.20 Sevgili janikolarım hiç dedeniz öldü mü bayıldı mı demiyorsunuz sizlere darıldım. 

Karanlığın GölgesiOù les histoires vivent. Découvrez maintenant