Bölüm 22 Havada Uçuşan Tokatlar

27 8 27
                                    

 Yavuz uyku ilacının etkisiyle daldığı derin uykudan üç saat sonra kendiliğinden uyandı. Çıplak üstüne Kasım tarafından bir battaniye atılmıştı.  Yavuz uyanır uyanmaz irkilerek oturdu. Yüzü yarasının sızlamasıyla buruştu. Üzerindeki battaniye usulca yere düştü. Vücudu açıkta kalmıştı. Yaralar ve morluklarla dolu omuzları araba kazasından kalmaydı. Göğsünün hemen altından belini saran sargı bezi yepyeniydi. Geniş göğsü aniden uyandığı için derin soluklarla inip kalkıyordu. Yavuz baş ucundaki tekli koltukta oturan Kasım'a huysuzca seslendi.

-Kız nerede Kasım?

-Burada abi!

Serra Kasım'ın işaret ettiği yerde kundaktaki bir bebek kadar savunmasız ve rahat bir uykudaydı. Ağzı açık kalmış ve kollarıyla bacakları gelişi güzel savrulmuştu. Saçları bir ahtapotun bacakları gibi koltuğu her yerinden kavramıştı. Kadının bir bacağı koltuktan aşağıya sarkmış yere değiyordu. Yavuz kadının huzurlu uykusunu kıskanarak baktı. Kadının baş ucuna kadar geldi. Kadının başına açtığı belaları bilmese insan ne kadar masum olduğunu düşünebilirdi. Oysa Yavuz bu huzurlu ve iyicil yüze baktığında sadece öfke hissetti. Uykudan uyanmanın verdiği huysuzluk kızdan kurtulamamış olmanın huzursuzluğuyla birleşti. Kadının koltuktan taşarak yere değmek üzere olan ayağını hafifçe tekmeledi.

- Böyle bir durumda bile uyuyabiliyorsun!

-Hhhı..

Serra araladığı göz kapaklarından Yavuz'un gergin yüzünü ve çıplak vücudunu gördü. Uyku sersemi nerede olduğunu kestiremedi. Adamın baş ucunda bir zebani gibi durması sinirine dokundu. Üstelik yarı çıplak!

-Ne yapıyorsun sen?! 

- Uyan!

-Ne oluyor ya? Niye çıplaksın? Sapık Herif!

Kasım oturduğu koltukta kıpırdandı, duyduğuna inanamayarak gülümsemesine engel olmak için odanın içinde bulabildiği en uzak noktaya baktı. Başaramayınca yüzünü öbür tarafa çevirerek sakladı. Yavuz kızın sorusunu duymamazlıktan geldi. 

-Kalk hadi!

Kalkıp ne yapacaksam? Yine nereye sürükleyecek beni kim bilir?

Serra adamın şaşırtıcı derecede güçlü görünen vücudundan gözlerini ayırmadan doğruldu. Bu vücudun atletik olduğunu tahmin edebilirdi ama bu kadar kaslı olmasını beklemiyordu. Adam hareket ettikçe omuzlarındaki kasılmaları ve kas çıkıntılarını takip edebiliyordu.

Saçmalama Serra! Ne oluyor sana?

Yavuz koltukta oturan kızı şöyle bir süzdü.  Kazadan beri aynı kıyafetle ve aynı perişanlıkla dolanıyordu.  Bir türlü kendini toplaması için vakit olmamıştı. Kızın sesinin sıcaklığı ve neşesinin aksine vahşi bir görünümü vardı. Elbisesinin derin yırtmacından beyaz mermer gibi pürüzsüz bacağı ortadaydı. Rahat ve geniş oturmuştu. Ne kadar dikkatsiz biri diye düşündü Yavuz. Kasım'a doğru bir bakış attı. Onun ikisiyle ilgilenmediğine emin olunca Serra'ya doğru eğildi. Kızın saçlarından gelen toz toprak kokusunu alabiliyordu.

-Düzgün otur!

Serra'nın zaten uyku mahmuru olan kafası neler olduğunu anlamakta zorlanıyordu. Elbisesini eliyle çekiştirdi. Adam bacağını işaret ederek konuşmuştu. 

Mağara adamı! Ne sanıyor kendini de bana nasıl oturacağımı söylüyor!

-Sen önce kendine bak, yarı çıplak geçmişsin karşıma...

- Beni karıştırma!

- Sende beni! Bakma bana! Ne yapabilirim elbisem yırtıldı...

Yavuz kendinin aksine yüksek sesle konuşan Serra'ya öldürecekmiş gibi bakıyordu. Kasım'a seslendi.

Karanlığın GölgesiWhere stories live. Discover now