Bölüm 31- Gelinlik !

22 7 21
                                    

Serra odasına bırakılan kocaman kutuda ki gelinliği zor bela giymişti. Ona yardım eden kimse yoktu. Açıkça ortada gelinlikçi falan yoktu! 

Bu pislik adam jakuzinin oraya sadece onu zorlamak için gelmişti!

Aklına bu gelirken hışımla gelinliğini çekiştirdi. Omuzlarının üst tarafı açık yanlarından güzel tüller çıkarken , alt gövdesi balık ve etek kısmı gene tüllüydü. Doğruyu söylemek gerekirse Yavuz'un güzel zevkleri vardı ama ne fark eder ki! Kendi gelinliği için bile seçme hakkı yoktu!

Ellerini sırtına atıp fermuarı çekiştirmeye çalışsa da elbette başarılı olamadı. Odasının kapısına baktığında altından Yavuz'un gölgesini gördü. Onu bekliyordu! 

Ah pislik adam , seni öldüreceğim ilk fırsatta!

Öfkeyle yumruklarını sıksa da yapabileceği bir şey yoktu, gelinlikle boğuşmaktan yorulmuştu. Bu çileyi hemen bitirmek istedi.

-Gel Allah'ın belası adam gel !

Yavuz direk odaya dalıp kızın karşısına dikildi, aralarında neredeyse bir baş boy farkı vardı. Gözlerini kızın ela gözlerine dikti. Sulu gözleri, ağlamakla öfke arasında değişen yüz ifadesi. Çaresiz küçük bedeni ve sıkılı yumrukları , onu iyice keyiflendirse de yüz ifadesi değişmedi.

Serra dibinde biten adamın , ifadesiz yüzünden bir şey anlamasa da biliyordu.! Gözlerinden o hissi alıyordu.

Kesinlikle, bu pislik herif benim bu halimden keyif alıyor.

Sana nah fırsat lan! 

Hızla arkasını döndü.

-Fermuarı çek!

Yavuz buyurgan tavra sinirlendi ancak bu bir anlıktı, bu dönüşle birlikte burnunu müthiş bir koku doldurdu. O bilmezdi çiçek isimlerini , yada koku isimlerini. Bunu sadece müthiş olarak tanımlayabilirdi. Daha fazlasını istedi, kadına daha da yaklaştı nefesinin tenine değdiğini kendisi bile hissediyordu. Beyni ona bu saçmalığı yapmamasını söylese de umursamadı. Fermuarı olabildiğince yavaşça çekti.

Flimler de olur , dizilerde olur ulan bu garip sahneler. Pis sapık adam ne yapıyorsun ? 

Serra'nın bilo (bilinç altıma bundan sonra bilo diyeceğim. By SERRA . )  kankası konuşsa da vücudu donmuştu. 

-E bir zahmet bu kadar yakından sıcacık bir nefes insanın vücudunu buz kestirmiyor değil, sevdiğimizden değil yani.

- Doğru dedin bilo.

Gelinlik tam üstüne oturduğunda hızla aynaya bakma bahanesiyle kaçtı Serra, Adama bakmadan aynada kendine baktı. Çok zarif ve şıktı , hem öyle çok geniş bir gelinlik değildi hem de tülleri vardı. Tüller biraz çocuk çaydı ama kime ne ? hangi kız tülsüz gelinlik hayal etmiş ki ? Kendisi seçse ancak bu kadar seçerdi.  Dudakları gülümsemek istese de kaşları çatıldı. Belki dudakları kalbine yakın olduğu için gülümsemek istemişti ama kaşları aklına yakındı ve ona kendi gelinliği için seçme hakkının verilmediğini hatırlatarak çatıldı.

-Ne saçmalıyorsun dudakların hala aklına daha yakın 

-Şimdi iç savaş zamanı değil  bilo

Yönünü adama döndü fakat ona bakmadan kafasını eğip üstünü düzeltmeye devam etti. Bir yandan da kafasına gözüne vura vura konuşuyordu.

-Tamam mı oldu mu ? Her şey istediğin gibi mi ?

Elbette üstünü düzeltmesi ve konuşması bittiğinde de adamdan tepki gelmemişti. 

Sanki kendi kendime konuşuyorum lan!

Kafasını kaldırıp suratsız herife baktığında köşeli jetonu düştü ve şokla ağzı açıldı.

-Sen nerden biliyorsun  benim bedenimi ? Tam oldu üstüme ? 

Serra adamın cevap vermekten uzak hiç oralı olmayan tavırlarına iyice sinirlenip cırladı.

-Pislik sapık herif, nerden biliyorsun ulan!

Saydırmaya devam edecekken adamın kararan gözleri onu durdurdu. Evet gerçekten adamın gözleri kararmıştı! Hayatta kalmam için ifadesiz bir adamın gözlerini okumam lazım. Çok güzel ya , çok güzel.

Bilinç altı eskiden bu kadar konuşmazdı. Ama bu evde ve bu adamın çevresinde sadece onunla konuşabilirdi, her şeyi kendi içinde yaşıyordu.! 

Düşünce treni Yavuz'un sert sesiyle bölündü. Parmağını küstah ve sinir bozucu bir şekilde kaldırarak

-Aslında senin bu tavrın ve Düğünümüz hakkında konuşmak için geldim.

Serra bir kedi gibi onun üzerine atılıp her yerini çizmek isteyen hissini başarıyla bastırdı açıkça adamdan yayılan tehditkar hava onu hapsetti. " Ne ? " Manasında başını sallayabildi. 

-Bu akşam bir düğüne gideceğiz , evleneceğiz  ve senin dudaklarından benim söylediklerimden dışında bir kelime çıkmayacak...

Serra'nın kulakları uğuldarken adamı duymamaya başladı, bilo ona anıları akıtırken zor şer adamın elini cebine atıp o tanıdık saati çıkardığını gördü. Kendisine gelemeden adam incecik bileğini yakalayıp saati taktı. 

Şimdi bu saat gerçek mi ? Değil mi ? 

Yavuz odadan çıkacakken Serra kendisini toparlayabilip seslendi.

-Ama neden ? 

Yavuz tuttuğu yuvarlak kapı kolunu bıraktı.

-Risk alamam.

-Ama ben 

Ne diyeceğini bilemese de bu saatten kurtulmak için denedi. 

-Yemin ediyorum söz verdiğimiz gibi olacak her şey.

-O zaman korkacak bir şeyin yok.

-Mantıklı! - Sus bilo sus! 

-Hem bu saat gerçek değil ki ?  

-Hayatınla kumar oynamanı tavsiye etmem.

Dedikten sonra arkasına bile bakmadan odadan çıktı.

Onun hayatından bahsederken yüzüne bile bakmamıştı. Ve ona deney faresi muamelesi yapıyordu. Saat gerçek mi değil mi ? Kimseye güvenmeyen bu deliyle evlendiğimde ne yapacağım ? Ben bu işten gerçekten sıyrılabilecek miyim ?  Neden kimsem yok ?

Bilo zihnini doldururken , Serra bedenini çuval gibi yere bıraktı. Göz yaşlarını da bıraktı... Hıçkırıklarını da...

20 MAYIS 20.05.2023 03.10 // DeDe yaşam bayrağına iki eliyle sarıldı..







Karanlığın GölgesiWhere stories live. Discover now