darkness

491 64 11
                                    

Akşam yemeğini yapmak üzere mutfağa ulaştığımda, Jennie'nin bir şeyler yapıp ocakta bıraktığını gördüm. Yemeği hazırlamıştı. Gerçekten onun gibi bir arkadaşa sahip olduğum için çok mutluydum.

Isıtmak için ocağı açacağım sırada telefonumun zil sesi beni salona yönlendirdi. Hava kararmıştı ve ben ışıkları açmadığım için koltuğun kenarına ayağımı vurmuştum. Sızlanarak telefona ulaştım ve annemden gelen aramayı cevapladım.

"Lalisa neredesin?"

Sesi sanki koşuyormuş gibi geliyordu.

"Evdeyim anne. Sesin neden böyle iyi misin sen?"

"Lalisa ben geliyorum. Evden çıkma, kapıyı kilitle." Cümlesine devam etmeden önce muhtemelen havaalanında olan bir görevliyle konuştu ve bana döndü. "Seni arıyorlarmış. Her yerde. Kızım gelebileceğim en hızlı şekilde orada olacağım. Sakın korkma tamam mı?"

Şoka girmiş gibi duvara bakakalırken titreyen ellerimle telefonu zor tutuyordum. Anneme bir kaç şey mırıldandıktan sonra telefonu kapadım ve kapıyı kilitlemeye gittim. Kapının çalma sesi endişemi büyütürken ses yapmamak adına kilite dokunamadım. Olduğum yerde kalakalmıştım. Kapı tıklanmaya hatta yumruklanmaya başladığında istemsizce telefonumda Jungkook'un numarasını buldum ve tuşladım. Açmadı.

lalisa:
jungkook
birileri geldi
korkuyorum
yardım et

Mesajımı görmesi tek umudumdu. Kardeşimin odasında ki pencereye yöneldiğimde, şapkalı ve oldukça büyük olan bir adamı içeriye bakarken gördüm. Korkudan yere yığılmama az kalmıştı. Adam elinde ki taşı havaya kaldırdı. Bununla birlikte pencereden uzaklaşmam bir oldu. Taşı cama fırlattığında cam kırıkları bana doğru savrulmuştu. Başımı taştan korumak adına kollarımı başıma siper etmiştim ama bu sefer cam kırıklarının koluma saplanmasına engel olamamıştım. Yaşadığım acı anlık olarak tüm dengemi kaybetmeme sebep oldu. Yere düştüğümde, adamın camdan içeri girdiğini gördüm. Yavaş adımlarla yanıma yaklaştı.

Şapkası yüzünden suratını algılayamıyordum ama adamın kilosu ve boyu beni fazlasıyla korkutmuştu. Bu sefer adımlarının aksine hızlı bir şekilde kolumdan tutup beni ayağa kaldırdığında ona direnmeye çalıştım. Güler gibi bir ses çıkardı.

"Bırak kolumu!"

İstemeden yükselen sesim bile onu etkilemedi. Beni sürükleye sürükleye dış kapıya getirdi ve dışarı çıkarttı. Üç tane siyah araba evin önünü kapatmıştı. Koruma olarak nitelendireceğim altı adam bana acımasız gözlerle bakıyordu. Kolumun daha da sıkılmasına dayanamayacağımı fark ettim. Acıdan yaşaran gözlerimin akmasını engellemeye çalışıyordum. Adam beni ortadaki arabanın içine fırlattığında, başımı kol kısmına vurmuştum. Gözlerim ve bilincim daha fazla dayanamadığında, karanlığa kendimi teslim ettim.

"Ne zaman uyanacak?"

Tanıdık bir ses duyduğumda kime ait olduğunu algılayamamıştım. Gözlerimi açamıyordum, aldığım darbe yüzünden başımın ön kısmı sızlıyordu. Bedenimin sert bir şeyin üstünde olduğunu algıladım. Burası titrememe neden olacak kadar soğuktu. 

"Başına darbe aldı. Çok sürmez birazdan ayılır."

"Hani zarar verilmeyecekti? Güzel dille getirilecekti?"

Karşısındaki adam her kimse çirkin bir kahkaha attı.

"Sana bunun sözünü vermedim Jeon. Kıza nazik davranacağımı kafandan uydurmuşsun."

constellation | liskookWhere stories live. Discover now