Jungkook'un Mektubu

4.2K 774 471
                                    

Ruodian'im,

Çiftliğin soğuk yatakhanesinde, ağır yorganın altında; pembe ağaçların yakınlarında veya yemyeşil çimenlerinin üzerinde bu dünyaya ait olmayan bir kelimeyi yarattık. O kelime sevgiydi. Seni oyun bahçesinde beni izlerken yakaladığımda yasaklanan bir kelimeyi daha serbest bırakmıştık. O da aileydi. Sen, güvenebileceğim tek kişiydin Ruodian. Ebeveynliğin yasak olduğu bir dünyada, kan bağımın olmadığı ailemdin. Her şeyimdin.

Sana bu isimle seslenmeyi seviyorum. Ruodian. Defalarca kez söyleyebilirim.

Benim zaafım.

Bize özel bir isim istediğinde ilk defa bana gerçekten aşık olduğunu hissettim. İlk defa benden hiç vazgeçmeyeceğini düşündüm. Fazla düşünmeden bir kelime söyledim. Eğer düşünürsem kararsız kalırdım. İlişkimizde istediğim en son şey de kararsızlıktı.

Sana verdiğim ismi dudaklarımın arasından her çıkarttığımda sanki başka bir dünyaya aitmişiz gibi hissediyordum. O dünyada aile vardı, sevgi vardı, özgürlük vardı... Hayal ettiğimiz her şey vardı. Ben her şeyi senin ismine gizledim, Ruodian.

Bu ismi beni öldürmek için geldiklerinde bile sürekli tekrar edeceğim ki dudaklarımın sadece sana ait olduğu belli olsun. Hiç pişmanlık duymadığım herkes tarafından anlaşılsın...

Eskiden uzun yaşamak isterdim fakat artık yarım kalmaktan korkmuyorum. Biraz yoruldum. Belki ondandır. Beni en iyi sen anlarsın. Hayatımı senin için bozuk para misali harcadım. Hayır, pişman değilim. Aksine, bunu kendi içimde normalleştirdim. Benim için normal olmak senin olmaktı. Seninle birlikte olmaktı. Ancak benim yanımda olduğun bir hayatı sevebilir ve yaşamaya layık bulabilirdim.

Hücreye kapatıldığımız ilk gün bir rüya gördüm. Belki de kabus yazsaydım daha iyi olurdu ancak silgim yok. Sadece ucu yıpranmış bir kalem ve bir tane kağıdım var.

Hücremdeki ilk kabusumda senin hayallerini bir kez daha yakıyordum. Stüdyonu yaktıktan sonra izleyip gülümsüyordum. Göğsümü ele geçiren güçlü bir öfke vardı o zamanlar... Hatırlıyorum... Çok kuvvetliydi. Kutsal kitaplardaki şeytanın kudreti benim göğsümdeydi sanki. O yüzden bu anı, hafızamda daima taze kaldı. O gün için çok pişmanım, Ruodian. O günden sonra bana birkaç defa çok kötü baktın. Kendimi bir canavar gibi hissettim. O zamanlar yarım kalmaktan çok korkuyordum. Beni affet. Ölümü kabullenmek benim için çok zor oldu.

Kendi ölümümden bahsetmiyorum. Senin ölümünden bahsediyorum.

Senin tarafından sevilmemeyi kabullenmek zor oldu. Hiçbir şeyin eskisi gibi olmayacağını vurguladığın her anda beni bıçaklıyordun. Yüz kere elektroşoka maruz kalmaktan daha korkunç bir acıydı.

Seni incittim. Senden nefret ettim.

Kendimi incittim. Kendimden nefret ettim.

Aşık veya öfkeli, fark etmez, her zaman senin cehenneminde yanıyordum. Aşıkların öldükten sonra gideceği bir yer var mı bilmiyorum, ben hayatımın en kötü günlerini de, en güzel günlerini de senin yanındayken yaşadım.

Şimdi hücremdeyim. Kapıya sırtımı yasladım ve sana tam anlamıyla veda etmeyi bekliyorum. İlk vedamızı çiftlikteki yatakhanede yapmıştık. Sen beni bırakıp şehre gitmiştin.

Şimdi bambaşka bir yerde, bambaşka bir şekilde veda ediyoruz. Bu vedadan memnunum. Çiftlikteki vedadan daha iyi. En azından terk edilmiyorum. Senin tarafından geride bırakılmak bana çok kötü hissettirmişti. Şanslıyım ki şu anda aramız iyi. Bir süredir hiç kavga etmedik. Kendimi iyi hissediyorum. Beni sevdiğin için kendimi şanslı sayıyorum. Sana sahip olduğum için dünyanın en şanslı adamı olabilirim.

İlk vedamızda öpüşemedik. Son vedamızda beni şefkatle öpmeni istiyorum. Umarım askerler buna izin verirler.

Sana aşık idam mahkûmundan sevgilerle,

Jungkook.

Do It For Love | TaekookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin