1.9

4.7K 362 28
                                    

Heyyyy


Odama gidip Murat'ın bıraktığı ceketi üzerime geçirmiştim. İki üç beden büyükmüş gibi durmasını umursamadan kendimi dışarı atmıştım. Aparmanın merdivenine çöktüğümde dizlerimi kendime çektim ve başımı gömüp ağlamaya başladım.

Abim sinirimi bozuyordu.

Annem sinirimi bozuyordu.

Mesajlarıma cevap vermeyen Murat sinirimi bozuyordu.

Tüm dünya sinirimi bozuyordu.

Biri beni kaçırtıp bir kütüphaneye kilitlese keşke. Sonsuza kadar insan yüzü görmeden kitaplarımla mutlu mesut yaşayabilirdim. Onlarda ara sıra beni sinir edip ağlatsa da bana ihanet etmeyen dostlarımdı. Kitaplarımla mutlu bir kızım ben.

"Neden ağlıyorsun?" diyen erkek sesiyle ağlamayı kestim. 

Başımı dizlerimden kaldırıp yanımda oturmuş maskeli adama çevirdim. Gözünün altına kadar yüzünü gizleyen maskeye ek olarak şapkası da saçlarını gizliyordu. Gözleri koyu kahverengiydi, o kadar berraktı ki içinden aynaya bakıyormuşçasına kendimi görebiliyordum. O an o söylemese de Murat'ın karşımda durduğunu anladım.

"Ağlamıyorum." dediğimde çenem titredi. Kaşlarını çattı.

"Sorun ne Tavşan?" 

"Ben sana kitap seçmedim. Kitap seçince sesini verecektin. Neden şimdi geldin ki? Kitabı seçmeliydim önce. Hem bana da küsmedin mi? Buraya geleceğine mesajlarıma baksana sen." dediğimde tekrar başımı dizlerime gömüp ağlayamaya devam ettim.

"Kitabı sonra alırım. Asıl sorunu söyle bana." sesi yumuşaktı ve çözülmeme sebep olmuştu.

"Geçmişimi istiyorum." dedim ağlamalarım arasında. 

"Babam yaşasın istiyorum, bana sıkıca sarılır her şeyden korurdu beni." Birkaç saniye sessizce ağlamayı sürdürdüm. 

Annem abimi benden çok seviyordu ve onu el üstünde tutuyordu. Kendince haklı sebebi vardı. O erkekti ben kız...

Peki abim neden benden bu kadar nefret ediyordu ki? Evin en çok yüceltilen çocuğu oydu. Benim kimseye zararım olmamıştı ki.

"Sana sarılabilirim." Ağlamam kesilirken başımı kaldırdım. "Yani istersen." Parmaklarını birbirine kenetlemiş bir şekilde kucağında tutuyordu. O an benden uzak duracak şekilde oturduğunu gördüm. Rahatsız etmemek için.

Bana sarılmasını istesem bu ne kadar doğru bir davranış olurdu ki? Onu hatırlamamam onun sinirlerini bozuyordu ve onu hatırlamadan onun bana destek olmasını istemem bencillik gibi geliyordu. 

Ona sarılamazdım. Birilerine sarılmaya ihtiyacım vardı ama onu daha fazla yaralayamazdım. Onu hatırlarsam ve buna değerse sıkıca sarılacaktım ama şimdi değil.

"Sen sapık mısın?" dedim yarı güler yarı ağlar tonlamada. Gözlerinin kenarı kırıştı. Sanırım güldüğü anlamına geliyordu bu. 

"Senin de ses fetişin var. Sesimi duymak istediğine göre."  Sesi tok ve erkeksiydi. İyi ki duymak istemiştim  Dudaklarımı kıvırdım. Gözleri parıldarken başını sağa yatırdı. Sessizce gözlerimiz ayrılmadan birbirine kenetlenmişti.

"Yüzünü unuttuğum için özür dilerim."  Yüzünü o kadar çok merak ediyordum ki uzanıp maskesini suratından sökerek atmak istiyordum.

"Babam öldüğünde kaldıramadım. Birkaç ay tedavi görmem gerekti. Bu yüzden bazı anılarımı hatırlayamıyorum. Yani öncesinde tanıştıysak-" Kaşlarını çattı. "-Sana neden anlatıyorum bilmiyorum. Ama sarhoş olmam ben. Asu'yla çıktığımızda yanlışlıkla içtim. Yemin ederim." 

Neden onun inanmasına ihtiyacım vardı bilemiyordum. Sadece sözüme inanmalıydı. Kendi önyargısıyla düşüncelerini şekillendirmemeliydi.

"Yüzünü şimdi gösterir misin?" Maskesine uzandığımda elimi tuttu ve baş parmağının elimin üzerinde nazikçe gezdirdi. 

"Bana yabancıymışım gibi bakman yeterince acı veriyor Helin. Yüzümü tamamen görüp hatırlamaman çok daha acı verici olacak. Senin zihninde maske var, benim de yüzümde. Hangimizin maskesi düşerse karşı taraf kazanacak ve ben senin zihnindeki maskenin peşindeyim." 

Zihnimdeki maske... Belki de karşımdaki adamın zihnimde bıraktığı izleri gizliyordu. 

Zihnimdeki maskeden nefret ediyordum.

Elimi serbest bıraktı ve üşüdüğümü hissettim. Üzerimdeki ceketin engelleyemediği bir soğukluk kapladı bedenimi. "Ben gideyim." dedim cekete iyice sarılıp oturduğum yerden ayaklanırken. Kapıya adımlamadan onun gözlerine baktım tekrar.

"Gözlerini sevdim. Güzelmiş." Parmaklarımı uzattığımda uzanıp şapkasını çıkarttım. Saçları alnına döküldü. Gözleri dikkatle beni izliyordu. Bende ne yaptığımı bilmiyordum ki. Gözlerinden sonra saçlarını da görmek istemiştim sanırım.

" Gözünde saçında koyu kahve. Sevdim bunu." Şapkasını tekrar taktım. Sonra onun bana bıraktığı ceketine sıkıca sarınarak apartmandan içeri girdim. 


Helin yürümüyor, koşuyor, uçuyor kdsfjşkasjf

İZ | TextingHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin