2.0

5K 329 42
                                    

En sevdiğiniz şehir ne?


"Kim o hergele?" 

Bakkal Mustafa amca kaşlarını çatmış salam doğramak için kullandığı bıçağı havaya kaldırmıştı. İndir bıçağı şeytan doldurur be adam.

"Kim kim?" dedim etrafa bakınıp bakkalda yalnız olduğumuzu anlarken. 

"Gözlerin şiş Helin. Ayrıca sen her bakkala girdiğinde gülersin. Şimdi suratın asık. Hangi hergele seni üzdü?" Heh. Ya tatlı şapşik Mustafa amca ya. Yaşlı ve Tehlikeli.

"Abim ya." dedim. Elindeki bıçakla gidip abimi korkutsa hiç fena olmazdı. Ucundan karnına sokabilir de. Korkutmak için canım. Cani miyim ben?

"Abiler hep baş belasıdır kızım. Senin sinirini bozarsa vur kıçına tekmeni. Her oturduğunda ağrısından sana yanlış yapmaması gerektiğini anlar." Çözümünü sevmiştim ama abim yanımda değildi.

"Ankara'da yaşıyorlar. Vuramam tekme Mustafa amca." dedim hiç üzülmeyerek. Şükür aynı şehirde değildik. Gerçi bir ara düğününe de gitmeliydim.

"Ben bir ekmek, 250 gram peynir alacağım." siparişlerimi hazır ederken raflar arasında gezindim ve sevdiğim çikolataların olduğu kısma geldim. Bir sütlü bir de karamelli çikolata alıp parasını ödemek için Mustafa amcanın yanına gittim. Parayı alıp aldıklarımı poşete koydu. Bakkaldan çıkacakken bana seslendiği için durup arkama döndüm.

"Bugün bizim mahalleden bir genç bıraktı bunu senin adına. Murat iyi çocuktur. Sizin aranızda bir şeyler mi var?" Vur dedik öldürdün amca ya. Oturup dedikodu yapalım istersen.

"Kız seni ağlatan o mu yoksa?" dedi kaşlarını çatarak. Başımı sağa sola sallayıp elindeki paketi aldım ve teşekkür ederek evime gittim. 

Kahvaltıyı boş vererek oturdum koltuğa ve paketi açmaya başladım. Benden aldığı kitabım vardı ve onunla beraber başka bir seri halindeki üçlü bir kitap vardı. Kitaplar daha çok gidip çıktı alınmış ve kitap haline getirilmiş gibiydi. Üzerinde iki dilde kitabın adı yazıyordu. Çizgi romandı.

어느 날 공주가 되어버렸다

Who Made Me a Princess

Renkli olarak basılmış kitabın sayfaları göz gezdirdiğim kadarıyla reenkarnee olarak bir kitabın içine kendini bulan bir kızın, babası tarafından öldürülmemek üzerine çabalamasını konu alıyordu. Kitabın ilk sayfasında bir yapışkanlı kağıt vardı.

"Sana babanı veremem. Kitap okumayı çok seviyorsan başkasının babasıyla ilişkisini okuyup babanı hatırlamanı sağlayabilirim sadece. 

Not : Evin konusunda hassas olduğun için bakkala bırakmama sinir olmamışsındır umarım. "

Telefonumu çıkarttım. 

Helin : Kitap için teşekkür ederim.

Helin : Ceketin bende kaldı. Kitabıma karşılık ceketindi hani?

M : Benden daha çok yakışıyor sana. Bunu fark edince vazgeçtim....

Helin : Sonuna üç nokta koyduğunda konuşmanın devamı olduğunu düşünüyorum.

M : KSFDŞFSJF

M : Ondan değil. Kitaplarda konuşma arasına üç nokta koyup duraksıyorlar

M : Sanırım o havalı duraksama etkisini yapmaya çalışmıştım.

Helin : Delisin sen

M : Bir tutamcık evet.

"Bu sırıtışta ne?" Zebella gibi her yerden çıkıyordu.

"Neden bu anları kolluyormuşsun gibi geliyor?" dedim başımı telefondan kaldırırken. Omzunu kapıya yaslayıp sırıttı.

"Ne tarz anlar?" Kaşlarını kaldırdı. 

"Son zamanlarda sinirimi bozuyorsun." Gözleri etraftaki kitaplarda gezindiğinde sırıtışı büyüdü.

"Telefon aşkınla mesajlaşıyordun demek." Omzunu sallayarak odadan çıktı. "Hediyeleşmeler falan. Yakında onu eve de getirirsin sen." Kaşlarımı çattım. 

Getirmiştim zaten. 

Helin : Bir tutamla yaşayabilirim...

M : SJDFDSJFF

M : Çünkü sende delisin :)

Helin : iltifatın için teşekkürler

M : sdkldjfsjd

M : Ricalar...


Dün bölümleri baştan okuyayım, yazım hatası vs varsa düzeltirim dedim. 40. bölüme kadar nefes almadan okumuşum. Bir otuzlara geçebilsek keşke...


İZ | TextingWhere stories live. Discover now