3.5

4.6K 312 30
                                    

Peş peşe bölüm attığımda bölümleri görmeyip son kısma atlayanlar varmış. Amanın yapmayın öyle şeyler 


"Helin." diyen Banu'ya döndüm ve oturduğum yerden ayaklanarak gülümsedim. 59 yaşında olmasına rağmen sapsarı saçları vardı ve yaşına rağmen tek tük kırışıklıkları vardı. Dışarıda görsem 35 yaşında diyeceğim kadar alımlı ve güzel görünüyordu.

"Banu abla." dedim elimi uzatıp tokalaşırken. Gülüşünü silmeden odasını gösterdi ve rahatsız edilmemek istediğini söyleyerek kapıyı kilitledi. Koltuğa oturduğumda masasının etrafını dolaşıp kendi tarafına oturdu.

"Aniden hayalet misali yok oldun. Nasılsın? Neler yaptın yokluğunda?" Hızla ona hastaneden çıkışımı, evi terk edişimi ve yeni bir şehirde hayata başlamaya çalışmamı anlattım. Bir seansta değildim, Banu ablayla hasta psikolog ilişkisini atlatmıştık. İki tanıdıktık sadece.

"Anladım. Şimdiki hayatın seni mutlu ediyor mu?" Birkaç saniye düşündüm. Mutluydum. Birkaç aydır çok daha iyi hissediyordum. Başımla onayladığımda gülümsedi. "Buna sevindim o halde. İyi ki hayalet misali kaybolmuşsun." Göz kırptı. "İçecek ne alırsın? Uzun uzun konuşalım." İstediğimi söyledikten sonra havadan sudan konuşmaya başladık. Kapı çalındığında ikimizin önüne kahvelerimiz bırakıldı ve yine yalnız kaldık. 

"Sen pek kahveci değildin." dedi kahvesini yudumlamadan önce. Kahveme bakıp gözlerimi kıstım. Ben hep kahve sever biri olarak hatırlıyordum kendimi. Lise zamanı kahve yerine meyve suyu içtiğimi anımsasam da çoğu zaman kahveciydim. Yani sanırım.

"Hastaneden çıktıktan sonra hangi alışkanlıkların değişti Helin?" Bakışlarımı ona çevirdim. Hastaneden çıktıktan sonra her gün kahve içer olmuştum. Lise zamanlarımdan çok daha fazla. Bir de kitaplarım vardı. Lisedekinden çok daha fazla okur hale gelmiştim. Bunları anlatıp duraksadım.

"Bir şey daha var. Ayda bir kez resim sergilerine gidiyorum. Son zamanlarda bunu aksattım gerçi ama hastaneden çıktığımdan beri kitaplarım kadar önem veriyordum. Her eseri inceleyip hangi boyalarla yapılıp ne kadar sürede çizildiğini tahmin etmeye çalışıyordum. Hatta-" arkama yaslandım. "-çoğu zaman doğru çıkıyordu. Yani oradakilere sorduğumda falan." 

"Resimle ilgilendiğinden bana hiç bahsetmemiştin." Kahve fincanını bırakıp arkasına yaslandı. "Resmi sana sevdiren biri olduğunu söylemiştin. Bir gördüğünü dakikalar için çizen birinin." Murat. "Kim olduğunu hatırlıyor musun?" Başımı sağa sola salladım. Amacım oydu. Onu hatırlamak.

"Bazı anlarda onunla konuşurken huzurlu hissediyorum, güven-"

"Onu buldun mu?" dedi şaşkınlıkla. "Hastanede onun adresini ve numarasını hatırlamadığın için sinir krizi geçirmiştin. Bir tek ismini söylemiştin bana-"

"Murat." diye tamamladım cümlesini. Başıyla onayladı. "Onu ben değil, o beni buldu." Kaşlarını kaldırıp kollarını göğsünde çaprazladı. "Onu hatırlamıyorum. Yani birkaç alışkanlıklar veya olaylardan geçmişte hatırlamadığım anılarım olduğunun farkına vardım. Buradan çıktığımda bir şeyler kopuk kopuktu ama bunlar ailemle ilgili diye düşünmüştüm. Birini komple unutmak normal gelmiyor bana. Murat'a göre benim hayatımdaymış ama ben niye bir tek onu hatırlamıyorum." 

"Zihin karmaşık işliyor Helin. Alzheimer hastalarıyla ilgili bir çalışma yapmıştım. Nörolojik bir hastalık olduğunu biliyordum ama acaba psikolog eşliğinde o unutulan anıları geri getirebiliriz mi diye çalışma gerçekleştirmiştim. Kimi hasta ilk en sevdiği kişiyi unuturken kimisi en son unuturdu. Senin durumunla tek ortak noktası zihnin karmaşıklığına parmak basmak istemem. Neden Murat'ı unuttuğunun cevabını veremem." Ama ben anlamıştım. Murat hayatımın önemli parçası olduğu için ilk onu silmişti zihnim. Zihnim bile düzgün çalışmıyordu. Abimi silseymiş ya.

İZ | TextingWhere stories live. Discover now