7. Bölüm

5.6K 307 45
                                    


Yağız'dan

Babamla arabada ilerliyorduk. Biyolojik ailem benimle görüşmek istemişti. Onlarla konuşmaya gidiyorduk. İçimde bilmediğim bir heyecan vardı. Mutlu hissediyordum.

"Yağız."

"Efendim baba?"

"Onlarla konuştuktan sonra fikrin değişecek mi? Onlarla mı kalmak istiyorsun?"

"Şey..yani onları da tanımak istiyorum."

Çekinerek söylemiştim. Babam bir şey demeden önüne döndü. Şoför arabayı malikanenin önüne park etti. Kapılar açılınca dışarı çıktık. Yavuz bey bizi kapıda bekliyordu. Eşi de yanındaydı. Bana bakışları içimi bir garip yapmıştı. Çok yoğun duygularla bakıyorlardı. Babamla yanlarına doğru ilerledik. Evlerine davet etmişlerdi bizi.

"Hoşgeldin Yağız, oğlum ."

Yavuz beyin konuşmasıyla genişçe gülümsedim.
"Hoşbuldum efendim ."

Babamla konuşmamış ve sadece baş selamı ile yetinmişti. Bu kadarı bile onlar için fazlaydı. Serpil hanım bana yaklaşıp kolumdan tutup kendine çekti. Ve sıkıca sarıldı. Ben donup kalmıştım.
"Canım oğlum. Bunca yılı telafi etmek için elimden geleni yapıcam birtanem."

Bende kollarımı sırtına çıkarıp sarılışına karşılık verdim. Yavuz bey de bize yaklaşıp sırtımı sıvazladı. Babama baktığımda ise hiç hoşnut gözükmüyordu. Öfkeden çok gözlerinde pişmanlık okunuyordu. Ama neden bilmiyordum.

İçimde bir mutluluk baş göstermişti. Böyle karşılamaları çok mutlu etmişti beni. Galiba dedim. Galiba artık şans yüzüme gülüyordu. Karahan'ların hakkını yiyemem. Hele amcamın hakkını. Bu yaşıma kadar yeriştirdiler. Bu yüzden minnet duyuyorum onlara. Ama gerçek ve öz aile sevgisi bambaşka oluyordu.

Sarılışımızın ardından içeriye ilerledik. Salona geçip koltuklara yerleştik. Evlerini incelediğim zaman bizim evden daha ferah ve canlı olduğunu gördüm. Karahan malikanesi her zaman kasvetli bir havaya sahipti. Cenk'in uyum sağlamakta sorun yaşayacağını biliyordum. Belki de hiç bir zaman alışamayacaktı.

Serpil hanım hemen yanıma oturup elimi elleri arasına alıp yüzüme merhametle baktı. Gözleri dolmuştu. Bu durum ister istemez beni de hüzünlendirdi.

"Oğlum. Bunca yılı sensiz yaşadık. Neler yaşadın , nasıl bir çocukluk geçirdin bilmiyoruz. Bize izin verirsen 17 yılı telafi etmek istiyoruz. Her zaman ailemizde yerin var. Sen ne zaman istersen gelebilirsin."

Babama baktığımda afalladım. Çünkü yüzünde çok nadir gördüğüm şefkatli bakışları vardı. Göz göze gelince kafasını hafifçe sallamıştı. Bu karar senin demek oluyordu.

Çok mutlu hissediyordum. Beklediğimden daha iyi gidiyordu görüşmemiz. Hepsinin gözlerinin içine bakmıştım.

"Ben.. bende sizi tanımak isterim."

Serpil hanım bana sıkıca sarılmıştı. Yavuz bey de gülümsüyordu. En son babama baktığımda ayaklandığını gördüm. Bunu gören yavuz bey de ayaklanıp babama döndü.

"Ünal bey, vaktiniz varsa çalışma odamda konuşalım."

"Tamam. Yağız sen burda bekle."

"Tamam baba."

İkili yukarı kata çıktığında Serpil hanımla baş başa kalmıştım. Karahanların yanındaykenki gibi gergin ve diken üstünde hissetmiyordum.
Kan çeker derlerdi. Doğruymuş. Çok güvende hissediyordum kendimi. Serpil hanım yüzünde geniş gülümsemeyle konuştu.

"Ee birtanem. Anlat bakalım kendinden."

————//————

Ünal beyden

"Bakın Ünal bey. İki baba olarak çocuklarımızı düşünerek karar vermeliyiz. Bu şekilde kaba kuvvetle hiç bir yere varamayız. Onların psikolojisini düşünmelisiniz. Gelin düzgünde başlangıç yapalım."

Onun gözlerinin içine baktım. Uzlaşmacı tavrından şüphelenmedim değil ama bir şans vericektim. Yağız'ım için.

"Peki. Konuşalım."

"Cenk'i zaten zorla alıkoyar gibi aldınız bizden. En azından bir süre kalsın bizimle sonra gerekirse ben geri gönderirim. Düzgünce konuşayım onunla. Şimdi yalnız hissediyordur o. Tanıdığı biriyle konuşmak ister."

"Yağız için birşey diyemem sonuçta o da istedi öz ailesini tanımak. Ama Cenk'i işin içine katma. Ben konuşurum onunla."

"Bakın Ünal bey Yağız da Cenk de benim için aynı. İkisi de benim oğlum. Tamam Cenk ile yakınlaşmak istiyorsunuz ama bu şekilde olma-"

"Sen kimsin de bana babalık öğretiyorsun lan!"

"Bağırma! Çocukların geleceği söz konusu burda. Ona böyle bir hayat veremezsiniz izin vermem. Peki şimdilik karışmayacağım ama eğer oğlumun başına bir şey gelirse bu burda bitmez. Şimdi Yağız burda kalıyor. Öz ailesinin yanında."

Sinirle soludum. Elimden bir kaza çıkmadan burdan gitmem lazımdı. Yoksa iyi şeyler olmayacaktı. Ayağa kalkıp masasına yaklaştım.

"Tamam. Yağız ne isterse karışmayacağım. Ama Cenk ile arama girmeye çalışma."

Bana öfkeli gözlerle baktı ama ses çıkarmadı. Bu adamın boş boş durmayacağından emindim. Öyle göründüğü gibi biri değildi bu Yavuz. Araştırmamı yapmıştım. Bir süre gözlerine baktım meydan okurcasına. Sonra kapıya doğru ilerledim. O da arkamdan geliyordu.


"-babana çekmiş . Baksana aynı babanın gençliğisin."

Serpil hanım , Yağız'ın yanına oturmuş ellerinde bir fotoğraf albümü vardı. Bir şeyler gösteriyordu Yağız'a. Yağız ise heyecanla onu dinliyordu.

Derin bir nefes verdim ve onlara yaklaştım.

"Yağız. Aslanım."

Bana baktığı zaman yüzündeki mutluluk ve heyecan silinmişti. Bu kadar mı hissizdi bana karşı. Lanet ettim kendime.

"Ben şimdi gidiyorum. Yavuz bey ve Serpil hanım senin kalmanı istediler. Sende kalmak istiyor musun?"

Önce gözlerini diğerlerinin yüzlerinde gezdirdi. Yutkunarak bana döndü. Nefes alıp dikleşti ve hafif kısık sesle konuştu. Konuştuktan sonra yüzünde bir tebessüm oluştu.
"Onları tanımak ve zaman geçirmek isterim ."

Yüzündeki gülüş beni mutlu etmişti. Umarım o gülüşün solmasına sebep olmazdım.

Bende ona gülümseyerek başımı salladım. Ona yaklaşıp sıkıca sarıldım. Sırtını sıvazlayıp ayrıldım.

"Ne zaman istersen ara beni koçum. Sakın seni unutucağımızı da düşünme."

"Tamam."

Baba demeyişi üzmüştü. Önceden her cümlesinde kullanırdı.

————//————

CENK (BL)-GerçekaileWhere stories live. Discover now