16. Bölüm

4.3K 245 57
                                    

Nice readingss!!

~~~~~~~~~~~~

Yavuz

"Ya baba!" diye söylenen oğluma baktım. Keyifle kahkaha attım.

"Söylenme söylenme!" Tempomu artırdım. Arkamda kalan Yağız ise oflayarak hızıma yetişmeye çalıştı. Benden bu kadarını beklemiyor olacaktı ki şaşırmışa benziyordu. Arkamı dönerek geri geri koşarken ona baktım alayla.

"Hadi be oğlum. Bir de bana diyordun ihtiyar diye." Oflayıp utanarak başını eğdi. Nefes nefeseydi.

"Tamam ya . Sen kazandın. Pes." deyip dizlerinin üzerine yaslanıp eğilmişti. Şen bir kahkaha atıp yan tarafımızda kalan banka doğru ilerledim. O da gelip yanıma oturdu. Nefesini düzene sokmaya çalışıyordu.


Yağız , sabah beni koşuya çıkarken görünce o da katılmak istemişti. Öğrendim ki sevdiği şeylerden biriymiş koşmak. Bunu duyunca çok mutlu olmuştum. Önceleri hep Cenk'e koşmayı teklif etsem reddederdi. Koşmaktan nefret ederdi çocuk resmen. Ama Yağız'ın bu huyunu duyunca Babasının oğlu diyerek gururlanmadan edememiştim.

Beraber yürüyüş yoluna gelince kendinden bahsedip yaptığı hobilerinden de söz etmişti. Aklımın köşesine not ettim. Koşmaya başlamadan önce rekabet duygusu kabarmış olmalı ki iddiaya girdi. Bende büyük bir zevkle kabul ettim. İddianın sonucunda kazanan kaybedene istediğini yaptıracaktı.Yağız o kadar kendine güvenmişti ki kaybedince morali bozulmuştu. Ama kendimi gülmekten alamıyordum. Koşmaya başladığımızda birbirimizi hırslandırmak için laflar atıyorduk. Bir ara ağzından ihtiyar lafı kaçınca göstermiştim ona babaya ihtiyar demenin ne demek olduğunu.

Elimi omzuna atıp kendime çektim.
"Tamam ağlama artık. Sende kazanırsın çok çalışırsan." Alayla dediğim şeye daha da yüzünü asıp kolumu omzundan itti.

"Görürüz o zaman." Dedi. Hırslanması güzel bir şeydi. Hemen pes etmemesi gururlandırdı beni.

"Hadi eve gidelim. Acıktım ben." dedi. Beraber ayaklanıp tekrar arabaya doğru yürümeye başladık bu sefer. Aklıma gelen şeyle Yağız'a çevirdim kafamı.

"Oğlum , bugün kısa bir iş için şirkete uğrayacağım. Benimle gelmek ister misin? Seni tanıştırayım ordakilerle." dedim. Bana baktı hafif gülümseyerek.

"Olur. Çok isterim." Deyince başımı sallayıp önüme döndüm. Şirkette onun yaşına yakın gençler staj yapıyorlardı. Belki onlarla anlaşır diye düşündüm. Cenk onun çok arkadaşı olmadığını söylemişti. Arabaya gelince sularımızı içip yola çıktık. Eve gelmeden Yağız camdan dışarıya bakarken bir şey farketmiş gibi aniden bana dönüp;
"Baba durur musun şurda?" Dedi. Arabayı yavaşlatıp işaret ettiği yere baktım. Çiçek dükkanıydı.

İtiraz etmeden dükkanın önüne çektim. "Geliyorum hemen." Hızlıca inip dükkana ilerledi. Bir kaç dakikanın ardından elinde bir buket çiçekle geri döndü. Fark ettiğim detayla gözlerim parladı. Annesinin sevdiği çiçeklerden almıştı.

"Vay. Centilmen oğlum benim. Annesini de düşünürmüş." Dedim gülümseyerek.

Utanarak bakışlarını kaçırdı. "Görünce almak istedim. Beğenir dimi?" Diye sordu çiçeklere bakarak.

Tebessümle başımı salladım.
"Çok sevinecektir eminim." Dedim ve arabayı tekrar çalıştırdım.

Eve giderken bende elim boş gitmek istemediğim için bir pastanenin önünde durup yine eşimin en sevdiği ürünlerden aldım. Ayrıca Yağız'ın da sevdiği tür şeyler gözüme çarpınca onlarıda aldım.

Eve geldiğimizde kapıyı çaldık. Yağız çiçek buketini göğsüne doğru tutup heyecanla bekledi kapının açılmasını. Kapı açıldığı zaman Serpil bizi kocaman gülümsemesiyle karşıladı. Gözleri parladı resmen. Oğluna sıkı sıkı sarıldıktan sonra beni de unutmayıp öpücükle ödüllendirdi.

CENK (BL)-GerçekaileWhere stories live. Discover now