26.Bölüm

7.9K 602 141
                                    


Uzun bir bölüme hoş geldiniz bebeklerim
💜🐣

Oylarınızı ve yorumlarınızı heyecanla bekliyor olacağım.

🧚🏻‍♀️Keyifli Okumalar🧚🏻‍♀️

Yaklaşık yarım saattir girdikleri taşlık yol sebebiyle sarsılıp duran araba en sonunda baygın yatan genç kızın gözlerini hafifçe aralamasına sebep olmuştu.

Üzerinde yüzlerce kilo ağırlık varmışçasına zorlanarak araladığı gözlerini olduğu yeri kavramak istercesine birkaç sefer kırpıştırmıştı.

Neler oluyordu?

Mihra uzandığı koltuktan hafifçe doğrulmuş garip bakışlarla karanlık yolda ilerleyen arabayı ve tam karşısında oturan adamı sonunda fark edebilmişti.

Dakikalar önce yaşadığı her şey birer birer zihnine dolmaya başlarken tekrardan hızlanmaya başlayan kalbi ve başına saplanan ağrıyla uzandığı yerden hızlıca toparlanmış koltuğun köşesinde küçülebileceği kadar küçülmüştü.

Bu adam onu nereye götürüyordu, nasıl kurtulacaktı hiçbir fikri yoktu.

"Beni nereye götürüyorsun, Miraç nerede?" Ağzını açmasıyla hiç zaman kaybetmeden gözlerinden firar eden yaşlar görüşünün bulanıklaşmasını sağlamıştı. Hiç ses çıkartmadan kendisine bakan adamı artık çokta net görmüyordu.

"Korkmanı gerektirecek bir şey yok prenses sadece biraz eğleneceğiz sonra seni evine bırakacağım" Adamın söylediklerinin aksine yüzünden hiç düşürmediği garip sırıtışı Mihra'yı daha çok korkutuyordu.

Evine gitmek istiyordu. Anne ve babasının güvenli kollarında uyumak, abilerine sığınmak istiyordu.

"Miraç nerede?" Mihra adamın cevaplamadığı sorusunu yinelemişti. Miraç onu bırakmazdı ki.

"Sanırım geberdi." Adamın hiçbir duygu barındırmayan yüz ifadesi ve bir demirden daha katı sesi ile ağzından koca bir hıçkırık kopmuştu. Doğru değildi, ona inanmayacaktı.

"Y-yalan söylüyorsun." Mihra'nın tüm ağlamalarına sessiz kalan adam onu daha çok endişelendiriyordu. Hissettiği korkuyla ne yapacağını bilmeyen Mihra son çare adamın beklemediği bir anda hızla giden arabanın kapısına sarılmış. Bir an bile düşünmeden kapıyı açmaya çalışmıştı.

Canı umurunda değildi tek derdi bu adamın elinden kurtulmak ve Miraç'ı bulmaktı. Acaba ailesinin haberi var mıydı?

Annesi öğrenirse kahrolurdu, çok ağlardı ağlamasındı.

Kendisini dışarı atmak için hazırlanan genç kız defalarca kez açmak için çabaladığı kapının kilitli olduğunu karşısındaki adam tarafından sertçe çekilince anlamıştı.

"Canını yakmak istemiyorum ufaklık uslu dur." Oturduğu yerden büyük bir baskı ile diğer tarafa savrulan Mihra hissettiği acıyla hızlıca moraracağına emin olduğu kolunu tutmuştu. Canının acısıyla göz yaşları daha da kuvvetlenmişti.

"Arslanoğlu prensesi söyledikleri kadar da nazlıymış, o piç kurusu abilerin hiç dövmedi mi seni?" Adamın kitabında bir kadını uslandırmanın yoluydu dayak, kadın milleti yalnızca bundan anlardı. Hoş kendi hatasıydı. Kız kardeşini yeteri kadar uslandıramamış olacak ki itin kopuğun sürtüğü olmuştu.

Ama onu eline geçirecek, hak ettiği şeyi verecekti.

"Ssen pisliğin tekisin." Adamın konuşmaları midesini bulandırıyordu. Abileri ona sesini bile yükseltmezdi ki.

MİHRAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin