Yedi

487 49 4
                                    

Göktuğ kaşlarını çattı. Umarım bu sefer onun gibi giyinmeye çalışmadığıma inanmıştır. "Yine aynı giymişsin?" diye sordu. E oha ama ya! İddialaşmak istemiyorum, zira dediğim gibi bugün onu tanıyacaktım. "Kasıtlı yapmadım," dedim. Sonra sinsice bir plan yaptım kafamdan. Duygu sömürüsü! Sesimi becerebildiğim kadar masum çıkarmaya çalışarak, "Rahatsız olduysan başka bir şey giyebilirim?" dedim. İşe yaramazsa çok bozulurum. Git değiştir derse kendimi odama kilitleyeceğim. "Hayır, saçmalama. Çok yakışmış sana. Sadece şaşırdım, bilirsin, ikinci defa aynı renkler." dedi. Çok şükür. Hayır ben bilgisayar mühendisiyim. Bu tarz şeyleri hesaplayamıyorum.

Gidelim ya, adından çok daha fazlasını bilmek istediğim bir insan var. Ama sabırsız görünemem. Kapıyı açar açmaz "yakışıklı" diyerek egosunu şişirmiştim. Uzaya yükselmiş bile olabilirdi. Neyse şimdi uzayı karıştırmamam lazım. Uzaylıları daha sonra düşüneceğim. Gelecekleri güne hazır olmam lazım. Göktuğ'u onlardan koruyacağım. Şu son on dakikadır anormal derecede normaliz. Ve ben bundan hoşlanmadım. "E hadi çıkalım!" diyerek merdivenlere yürüdüm. Arabaya ulaştığımda göz ucuyla Göktuğ'a bakarak, "Sen mi sürersin?" diye sordum. O sırada kahrolası sarışın şırfıntı geldi. Ya kızım temizlikçi misin sen? Öldü bu da Göktuğ'u görsün diye.

Alnına "benim" mi yazayım? Ya aynı evde kalıyoruz kızım. Umudunu kaybetmen gerekiyor. Bu kadar hayalci olma.

"Merhaba, Göktuğ nasılsın?" diye sordu Caitlin. Çok sinirlendim. Tuhaf belki ama sinirlendim. Hem de fena halde. Benim asistanım bana selam vermiyor. Ki kasıtlı yaptığını dişi olan herkes anlayabilir. Benim tatlı Göktuğ'uma asılıyor! Bastıra bastıra söyledim. Benim olan, benimdir. Göktuğ ilk başta umursamıyor gibi görünüyordu. Bir an sonra bana baktı. Gözünün parladığını gördüm. Caitlin'e döndü. "İyiyim, ya sen? İyi görünüyorsun." dedi. Beni kıskandıracak! Ah Göktuğ be! Yapılır mı bu bana! Caitlin oltaya düştü. E ben yapacağımı biliyorum. Caitlin'i kovacağım. Ya da daha iyisi? Göktuğ'a döndüm "Geliyor musun? Yoksa sensiz mi gideyim?" diye sordum. Şaşırdı. Eğer ava gitseydim avlanırdım. Vahşi doğanın kanunu bu. Ve ben vahşi doğada ölemeyecek kadar nörona sahibim. Göktuğ Caitlin'e el sallayıp arabaya bindi. Ben de Göktuğ'un bakmadığı bir anı kolladım. Caitlin'e öyle kötü bir bakış ki bir daha buna cesaret edemeyecek. Ederse onu kovarım.

Göktuğ arabayı çalıştırmama engel oldu. Sonra ben sürücü koltuğuna sabitledi. Dudaklarımı açlıkla öptü. Arkasından Caitlin'i, kıskançlık dolu bakışlarını görebiliyorum. Ona göz kırptım ve rol arkadaşımın başımı kavradım. Saçlarını karıştırırken onu öpmeyi uzun zamandır istediğimi şimdi fark ediyorum. Dudaklarımızla birbirimizi keşfederken iç seslerim çıt çıkarmadı. Onlar bile bu anı bozmak istemiyorlardı. Soluğum tükenene kadar öptüm onu sonra anlaşmış gibi aynı anda uzaklaştık. Muazzam bir öpüşmeydi. Gerçekten.

Nefesimi düzene sokmaya çalışırken Göktuğ bir şey uzattı. Ona döndüm bir tane sigarayı alıp dudaklarımın arasına sıkıştırdım. Söylememe gerek kalmadan Göktuğ iyi bir çocuk oldu ve sigaramı yaktı. Sonra bir şarkı açtı.

Bacaklarımla ritim tutarken bulunduğum an için iç seslerim tanrıya şükürler etti. An kusursuzdu. Rol gereği ya da değil. Buram buram gerçek hissediyordum.

Gaza bastım. Güneş gözbebeklerime işlerken Göktuğ gözlüklerimi nazikçe gözlerime taktı. Sanki biliyor gibi. Tesadüfler tuhaftı. Ama tuhaf olması kötü olduğu anlamına gelmez. Birine bu kadar kolay alışmam mümkün değil. Eğer Ragnar Lodbrok değilse. Ya da Göktuğ Lodbrok da denilebilir. İnanılmaz değil mi? Yan koltuğumda Ragnar kadar yakışıklı bir adam oturuyor. Üstelik ünlü değil! Yani onu paylaşmak zorunda değilim!


Gülümsedim. "Bana Göktuğ'u anlatsana" dedim. Kahvelerimizi beklerken sonunda ilk adımımı atmıştım. Bana Göktuğ'u anlatsana mı? Edebiyattan hiç hoşlanmam demiş miydim? Üçüncü şahıs gibi bahsettim. Sanki dedikodusunu yapıyoruz. Ağzıma hiç yakışmamıştı. Duraksadım "Masal da olur" deyiverdim, bana bir masal anlat! Konuştukça batıyorum, sustukça sapıtıyorum! Mal mıyım ya ben? Göktuğ ne dese haklı şimdi, "İkincisini isteyerek söylemediğini tahmin ediyorum," diye tebessüm etti, gözleri sırıtıyordu. Dudakları sadece yukarı kıvrılmıştı. Garip bir durum. Tam tersi olmaz mıydı?

"Sana kendimden bahsetmek istemiyorum, yani senden önceki hayatım bu kadar renkli değildi. Aslında daha sakin bir hayatım vardı, hatırlamak istemeyeceğim kadar sönük." deyiverdi. Edebi dilde küfür. Ya sen mühendissin, senin neyine süslü püslü cümleler! Başımı eğdim, "Şimdi sen bana hakaret mi ettin? Anlamadım ben? Ne biçim bir herifsin ya! Ne yapsak suç!" diye çıkıştım.


Aslında Kumral SeverimHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin