Yirmi Altı

412 47 30
                                    

I know that you're scared and that you're thinking I may go.
Benim gidebileceğimden korktuğunu biliyorum.

I'm not leaving, I'm not leaving.
Ben gitmiyorum, gitmiyorum.

"Hey," diyor Göktuğ. Her zamanki gibi güzel bir şarkı çalıyor.

Gözlerimi açmayı deniyorum. Sanki gözkapaklarımın üzerine beton dökülmüş gibi. Gözlerimi açamıyorum.

"Özür dilerim," diyor bu kez.

Ne olmuştu ki? Hatırlamakta zorlanıyorum çünkü şu an her neredeysem başıma büyük ağrılar girdi. Niye özür diliyor? Bu gibi geçici hafıza kaybı yaşadığım durumlarda daima en son nerede olduğumu hatırlamaya çalışırım. Ama hatırladığımda bu beni hiç mutlu etmez. Yine çok kötü bir şey oldu bundan eminim. Ama bunun hakkında düşünmek istemiyorum. Ya uyanacağım ya uyuyacağım.

"Uyanmak zorundasın, böylece bırakamazsın beni." diyor Göktuğ. Ah bir uyanabilsem!

Bir dakika ya ben niye uyanamıyorum! Öldüm mü? Oha öldüm mü?

What if I was nothing? What if this is true?
Ya bir hiç olsaydım? Ya bu doğru olsaydı?

Diyor şarkı zihnimle aynı anda. Gözlerimi açmak için kendimi zorluyorum ama başaramıyorum.


"Affet beni, seni kırmak istemedim, seni incitmek istemedim." diyor, sesi o kadar acı dolu ki zihnim yanıyor. Ellerimde sıcaklığını hissediyorum ama ellerimi oynatamıyorum.

"Sana seni sevdiğimi söyledim sonrasında söylediğim her şey için bağışla beni," diyor ve parmaklarımda ıslaklık hissediyorum, ağlıyor mu?

Sana seni sevdiğimi söyledim. Hatırlıyorum, Allah kahretsin ki hatırlıyorum. Göktuğ kendini suçluyor. Suçlamamalı. Böyle olacağını nereden bilebilirdi ki? Nereden bilebilirdim? Hıçkıra hıçkıra ağlamak istiyorum ama gözyaşlarıma bile ulaşamıyorum. Her şey çok uzak geliyor. Sanki parmak ucunda yükseldiğim halde ulaşamadığım bir şey var gibi. Uyanamıyorsam uyumalıyım. Zihnimi Göktuğ'a kapatıyorum ve derin bir uykuya dalıyorum.

"Dilşad, uyan lütfen uyan," diyor kısık bir kadın sesi. Ses o kadar zayıf geliyor ki tanıyamıyorum bir an için. Sadece küçük bir an için. Sesin sahibi ağlıyor.

"Elliott uyanmıyor, sen uyanmıyorsun, bana uyanık kalmak için bir neden söyle!" diyor becerebildiği ölçüde bağırırken. Sezgi'yi teselli etmem gerekiyor. Ama uyanamıyorum. Onun acısına ortak olmamak için tekrar uykuya teslim oluyorum. Bunu kaldıramayacağım için tekrar uyuyorum.

Şarkının sesiyle zihnim uykudan uyanıyor. Ama bedenim hala itaatsiz.

What if I was nothing, girl, nothing without you.
Ya bir hiç olsaydım, kızım, sensiz bir hiçim.

So what if I was angry, what did you think I'd do?
Ya kızgın olsaydım, ne yaptığımı düşünürdün?

"Keşke orada yatan ben olsaydım, bunu hak etmiyorsun." diyor Göktuğ, parmaklarımı tuttuğunu hissedebiliyorum. Gözünden düşen yaşların parmaklarımdan kayıp gidişini hissediyorum. Kapı sesi duyuyorum.

"Seni duyamaz," diyor tiz bir kadın sesi. Hayır, duyabiliyorum.

"Hayır, duyabiliyor." diyor Göktuğ.

"Kalbi çok zayıf, dinlenmesi için izin vermelisin. Senin de dinlenmen gerekiyor." diyor kadın umursamayarak.

Hayır gitmesini istemiyorum! Beni kimse duymuyor. Asıl onlar beni duyamaz. Sonra bedenimin hafifçe yana kaydırıldığını hissediyorum.

Aslında Kumral SeverimHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin