ON İKİNCİ BÖLÜM

13 2 0
                                    

Bölüm şarkısı; Güliz Ayla - Öyle Sev
Can Bonomo - Tastamam

PEMBE KARANFİLLER MEVSİMİ | ON İKİNCİ BÖLÜM

-

Taksi durağına geldiğimde iki boş taksi vardı. Taksicilerden biri arabayı gösterdi ve arabaya bindi. Kapımı açıp taksiye bindiğimde içinde başka birinin daha oturduğunu gördüm. Bu adamı daha önce görmemiştim. Saçları beyazlamış, orta yaşlı bir adamdı. Bana bakıp gülümsedi. Dişlerinden bir tanesinin eksik olduğunu gördüm. Alnında bir yara bandı vardı, gözlerinin altı mosmordu.

"Merhaba, Doktor Rüya, " dedi adam. "Sonunda seninle tanıştık. "

Kaşlarım çatıldı. "Siz kimsiniz? Beni nereden tanıyorsunuz? " diye sordum. O sırada şoför çoktan arabayı kullanmaya başlamıştı. Yolu tarif etmemiştim ve bir yere gidiyorduk.

"Kalbim kırıldı, notumu almadın mı? " diye sordu. "Ben Nezih Kayalar, kızımla tanışmışsın aslında. Canım Seyran'ım senden çok bahsetti. " Bu adam şimdiye kadar adını hiç sormadığım, Rüzgar'ı ve bizi tehdit eden o adamdı.

Kalbim korkuyla atarken korktuğumu belli etmemeye çalıştım. "Nezih Kayalar, " diye tekrar ettim. "Adınızı hiç taşımıyorsunuz, farkında mısınız? Kaç hayatı birden karıştırdınız, yakışmamış gerçekten. "

"Cesur görünmeye çalışıyorsun ama korkaksın, " dedi Nezih Kayalar. "Sevgilinle çok benziyorsunuz. O yüzden seninle makul bir anlaşma yapabiliriz diye düşündüm. "

Güldüm. "Rüzgar'la benzediğimi söylüyorsun ve makul anlaşma yapabileceğimizi düşünüyorsun. Çok çelişkili düşünceler bunlar, " dedim. "Seninle hiçbir anlaşma yapmak istemiyorum. Müsait bir yerde inersen çok sevinirim. "

"İçeriğini merak etmiyorsun ama dinlesen güzel olurdu. " dedi. Taksiciye bir işaret yaptı ve araç durdu. "Ama olur da fikrini değiştirirsen gökyüzüne adımı fısılda, ben bir yerlerden çıkarım. " Kapıyı açtı, bir adımını dışarıya attı. Sonra durdu ve arkasını dönüp bana baktı. "Ha bu arada, sevgiline gidiyorsan şu an çok müsait olmayabilir. Kendisi bizimle biraz münakaşada bulundu. " Bu araçtan inmeden önceki son sözü olmuştu.

Korkuyla telefonumu açıp Rüzgar'ı aradığımda meşgule düşmüştü. Bir kere daha aradığımda bu sefer çalmadan kapandı ve telefonumun ekranına bir mesaj düştü.

Bir video vardı, videoyu oynattığımda ekrana düşen ilk şey Rüzgar'ın kan içinde kalmış yüzüydü. Gözlerimin dolmasıyla görüşüm bulanıklaştı. Videonun devamını izleyememiştim. Ellerim titriyordu, ne yapacağımı bilmiyordum. Burak'ı aramalıydım. Tam Burak'ı arayacakken bir arama ekranıma düşmüştü.

"Burak, " diye mırıldandım sesim titrerken.

"Rüya gördün mü videoyu? " diye sordu sakin kalmaya çalışan sesiyle.

"Evet, " dedim. "Burak, Rüzgar... " Gözyaşlarım çoktan akmaya başlamıştı. Burnumu çektim. "Rüzgar nerede? "

"Rüya, tamam, sakin ol, " dedi. "Rüzgar sizin hastanede. Çiğdem yanında şimdi, iyi olduğunu söyledi. Neredeysen gelip alayım seni, "

Elimin tersiyle gözyaşlarımı silerken "Taksideyim, geliyorum hastaneye, " dedim. "Gerçekten iyi mi? "

"Görmedim ben daha, hastaneye gidiyorum şimdi. Ama Çiğdem iyi diyorsa iyidir, öyle değil mi? Arkadaşın sana yalan söylemez. " dedi. Haklıydı. Çiğdem'e güveniyordum, iyi olmasa iyi olduğunu söylemezdi. Ama içimdeki his o kadar kuvvetliydi ki duyduğum hiçbir şeye inanamıyordum. Kendi gözlerimle görmem gerekiyordu. "Geliyorum ben, " deyip telefonu kapattım. Taksiciye adresi tarif ettikten sonra bir an önce hastaneye gidebilmek için dua ettim.

PEMBE KARANFİLLER MEVSİMİWhere stories live. Discover now