ON ÜÇÜNCÜ BÖLÜM

16 2 0
                                    

Bölüm şarkısı; Yedinci Ev - Kuzum

PEMBE KARANFİLLER MEVSİMİ | ON ÜÇÜNCÜ BÖLÜM

-

Yaklaşık bir yarım saat sonra kafeden içeriye bir adam girdi. Bakışlarım Rüzgar'a döndüğünde bu adamı tanıyor gibi bakmıştı, beklediğimiz adam bu olmalıydı. Adı Cenk olan adam bizim masamıza doğru ilerledi. Başıyla Rüzgar'a selam verdi. "Düşündüğüm şey için mi çağırdın? " diye sordu.

Rüzgar başını salladı. "Bir şeyleri uzatmayı sevmem, " dedi. Cenk bana döndüğünde Rüzgar hâlâ Cenk'e bakıyordu. "Tanıştırayım, Rüya, nişanlım. "

Cenk başını salladı. "Babasının seni ateşe attığı Rüya? " diye sordu dalga geçerek. "Memnun oldum, " Başımı sallayarak karşılık verdim.

Cenk karşımıza oturduğunda Rüzgar ile bir şeylerden konuşuyorlardı. Konunun öncesini bilmediğim için çok dinlememiştim. Kafenin kapısı tekrar açıldığında başımı o tarafa çevirdim. Nihayet gelen Seyran'dı. Siyah kumaş pantolon, kahve tonlarında bir trençkot giymişti. Trençkotun açıkta kalan kısımlarından gördüğüm kadarıyla ince yine kahve tonlarında bir kazak giymişti. Kahveden sarıya dönük saçlarını açık bırakmış, yürürken uçuşuyordu. Seyran güzel bir kadındı ve her ortamda varlığını belli ediyordu. Tek kötü özelliği bize olan davranışlarıydı. Kendisini sevmeme nedenim de tamamen buydu. Bencil bir kadındı ama bencilliğinin sebebi de bir başkasıydı.

Gözleri beni bulduğunda kaşları çatıldı ve yönünü oturduğumuz masaya çevirdi. Her adımında gerginliğim artıyordu. Yavaşça öksürdüm ve Seyran'ı işaret ettim. Bu kez zaman bizim için değil Seyran ve Cenk için durmuştu. Göz göze gelmişlerdi ve ikisinin de gözlerinde bir şaşkınlık vardı.

"Cenk? " dedi sorar gibi Seyran.

"Seyran, " diyerek karşılık verdi Cenk. Aralarındaki gerilimi, çekimi, özlemi, sevgiyi ve kırgınlığı hissetmemek için kör olmak gerekirdi sanırım. Seyran'ın bakışları bize kaydı. "Onların yanında ne işin var? " diye sordu. Bize döndü, bakışlarındaki öfkeyi görebiliyordum. "Ne dediniz ona? Ne söylediniz de yalan yanlış fikirlerle doldurdunuz? "

Gözlerimi devirdim. "Saçmalama istersen Seyran, " dedim. "Biz hakkında bilgi sahibi olmadığımız konular hakkında yalan yanlış konuşmayız, bunu sen yaparsın. İstediğin Cenk değil miydi, karşında işte. Derdini onunla çöz. "

"Cenk'le aramda olan hiçbir şey sizi ilgilendirmiyor. Bu işe karışmamalıydınız, pişman olacaksınız. " dedi tehdit dolu bir sesle.

"Tam olarak bizi ilgilendiriyor, " dedim yüksek sesini bastırmak için yükselttiğim sesimle. "Senin sorunun yüzünden bu haldeyiz farkındaysan. " Rüzgar elimden tutarak beni sakinleştirmeye çalıştı. Seyran'a dönerek, "Yapabildiğin tek şey birilerine saldırmak, " dedi. "Biraz sakin ol da ağzından mantıklı şeyler çıksın. "

Cenk derin bir nefes aldı. "Sakin olmayacaksan vakit kaybetmenin gereği yok Seyran, " dedi dümdüz, duygusuz bir sesle.

Seyran sakinleşmek ister gibi nefes aldı ve başını salladı. "Tamam, sakinim, " diye mırıldandı. "Konuşalım mı biraz? Beni hâlâ dinlemek istersen... " Seyran'ın bu hali gözüme çok garip gelmişti. Onu da törpüleyen bir şey vardı ve bu inanılmaz bir şeydi. Bir yandan da bu hali o kadar tanıdıktı ki neredeyse ona üzülecektim.

Cenk başını salladı. "Konuş, tamam, " dedi. Konuşalım demedi, konuş dedi. Seyran'ı dinlemek istiyordu. Bir yanı affetmek için bahaneye ihtiyaç duyarken bir yanı konuşursa dayanamamaktan korkuyordu. Bunu bakışlarından anlayabilmiştim.

PEMBE KARANFİLLER MEVSİMİWhere stories live. Discover now