ON SEKİZİNCİ BÖLÜM

20 2 0
                                    

Bölüm şarkısı; Sertab Erener - Eşekli Ninni
Richard Rankin & Sophie Skelton - Clementine

PEMBE KARANFİLLER MEVSİMİ | 18.BÖLÜM

-

Rüzgar'ın elini tutarak kapıdan içeri adım attım. Dairenin olduğu kata geldiğimizde Rüzgar elimi bırakmadan zile bastı. Kapıyı Çiğdem açmıştı, beni görür görmez hemen sarıldı. "Çok özledim seni! "

Evet, yaklaşık iki haftadır hiç görüşmemiştik. Birkaç kez mesajlaşmıştık ama Çiğdem'in hep hastanede olduğu saatlere denk geliyordu ve uzun süre konuşamamıştık. "Ben de seni özledim, " diye mırıldandım arkadaşıma sarılırken.

Çiğdem Rüzgar'la konuşurken ben salona girmiştim. Tuna sehpanın üzerine bir şeyler koyuyordu. "Selam! " dedim gülümseyerek. Tuna'yla konuşmayalı daha uzun zaman olmuştu, içten içe benimle konuşmaya çekindiğini düşünmüştüm. Tuna kafasını kaldırıp bana baktı. "Rüya, hoş geldin! " dedi. Tuna'ya sarıldıktan sonra kaşlarımı çatarak baktım. "Hoş buldum canım hoş buldum, unutmamışsın beni, " diye homurdandım.

"Rüya ya, " diye mırıldandı. "Valla konuşmak istemezsin diye aramadım, yoksa hep soruyorum Çiğdem'e, "

"Konuşmak istemesem arar mıydım? " diye sordum. "Açmadığın telefonlarımın hesabını sonra soracağım ama, merak etme. " Güldüm. "İyi misin? " diye sordum.

Başını salladı. "İyiyim, yani hayatımda kötü olan bir şey, şükür, " diye mırıldandı. "Sen nasılsın? Hastaneden ayrıldıktan sonra biraz olsun toparlanmışsındır. "

"İyiyim, " diye mırıldandım içtenlikle. "Sadece bundan sonra ne yapacağımı bilmiyorum, yolumu kaybettim. "

"Sanırım rüzgar nereye savurursa oraya gideceksin, " dedi ve güldü. "Her anlamda... "

"Rüzgar nereye savurursa oraya gitmeye razıyım, yeter ki artık kötü bir şey olmasın. " diye mırıldandım gülerek.

Biz konuşurken Çiğdem, Rüzgar ve Burak içeri girdi. Burak'ı kapıda yakalamış olmalılardı, kapı çaldığını duymamıştım. Rüzgar yanıma oturup elini belime koydu. Arkadaşlarımızla sohbet ederken iyiyim, diye düşündüm. Artık kalbimde o kadar büyük bir acı hissetmiyordum. Korkular hâlâ vardı ama iyiydim. Bu bir ayda o kadar çok duygu yaşamıştım ki bir yaş aldığımı hissediyordum. Sadece ben değil üstelik, bu ekip hep birlikte büyüyorduk.

Hayatımızda güneş batıyordu ve biz büyüyorduk, güneş doğuyordu ve içimizde hâlâ umut vardı.

Zaman durmuyor, akıp gidiyordu; giderken bizden de götürüyordu ama yeni bir gün için beklemeye, daha mutlu olmak için umut etmeye devam ediyorduk.

Bazen düşüncelerime o kadar kapılıyordum ki kendimi şarkı söyleyerek düşüncelerime açığa vuran Disney prensesleri gibi hissediyordum. Kendi kendime gülerek konuşmaları dinlemeye başladım. Çiğdem yavaşça kolumu dürttü. "Ay ne olmuş biliyor musun? " diye sordu heyecanla.

"Ne olmuş? " diye sordu Çiğdem'e dönerek.

"Genel cerrahiden Sıla hoca vardı ya, " dedi heyecanlı bir şekilde. "Kalp damardaki Tarık hocayla birlikteymiş, "

Kaşlarımı kaldırdım. "Gerçekten mi? " diye sordum. "Hep Sıla hocanın genel cerrahideki Berkant hocayla olacağını düşünmüştüm. Ama düşününce Tarık hocayla da bayağı yakışıyorlar şimdi. "

Çiğdem başını salladı. "Hem de nasıl... Hayvan gibi yakışıyorlar. " dedi. "Geçen el ele geldiler hastaneye, kendimi Doktorlar dizisinin ortasında hissettim. Kenardan arkadaşlarının heyecanlı aşk hayatlarını izleyip bok gibi ilişkiler yapan en sonunda da yakın arkadaşına âşık olan Hasan gibiydim o an. " Durdu. "İsabetli bir benzetme oldu. "

PEMBE KARANFİLLER MEVSİMİWhere stories live. Discover now