4-

240 19 6
                                    

Sabah kalkmış, hyunjin ve jungkook ile kahvaltı yapmıştık. Şimdi ise okula doğru üçümüz birlikte yürüyorduk. Bir anda arkamdan Hoseok sırtıma atlayıp ikimizide sarsmıştı ve az kalsın yere düşüyorduk.

Hyunjin ve jungkook bu halimize kahkaha atmışlar daha sonra bizde onlara katılmıştık.

"Lan mal az kalsın düşüyorduk. Bir anda öyle atlanır mı?"

"Yaa ne bilim öyle heyecan la geldim."

"Gerizekalı ya. Neyse bu yanımdakiler ile tanış Hoseok, bu jungkook ve bu da hyunjin. Dün tanıştım. Abim beni evden kovduğu için sokaktaydım. Ve bogum ile arkadaşı beni sıkıştırmışlardı. Beni kurtardılar. Şuan ise aynı evde kalıyoruz."

"Vayy bir gün de neler yaşamışsın lan. Kanka film çekilir mk"

Hepimiz kahkaha ata ata okula gitmiştik. Daha sonra Hyunjin ve Jungkook kendi sınıflarına ben ve Hoseok kendi sınıfımıza gitmiştik.

Sınıfa otururken tuvalet e gitmek için ayağa kalktım kapıya doğru yürürken bir yandan da Hoseok'a sesleniyordum.

"Hoseok ben tuvalet e gidip geliyorum."

"Tamam." Diye bağırdıktan sonra oynadığı oyuna geri dönmüştü. Bu oyunu onun telefonundan silmem gerekiyordu.

Tuvalet'ten çıktıktan sonra kolumdan çekilmem ile boş bir sınıfa doğru çekiştirilmiştim.

Sınıfa girdiğimde beni getiren kişinin san olduğunu gördüm. Off umarım başım belaya girmez ya.

San'ın arkasında ki çocuğa baktığımda onun okulda ilk defa geldiğini gördüm. Bu çocuğu hiç görmemiştim okulda. Net yeni geldi. Ama benden ne istyorlardı ki? Derken gözüm boynunda ki kolyeye takıldı. Benimki ne çok benziyordu. Hatta tıpa tıp aynısıydı resmen.

 Hatta tıpa tıp aynısıydı resmen

Oops! This image does not follow our content guidelines. To continue publishing, please remove it or upload a different image.

(Kolye bu arkadaşlar)

Bu kolyeyi bana küçükken Minho vermişti. Bir parkta oturuyordum. Yine kimse yanıma gelmezken o benim yanıma gelip oyun oynamıştı. O zaman tahmini olarak 8,9 yaşlarındaydık. Abim beni almaya geldiğinde o birbirimizi kaybetmeyelim diye bana bir kolye vermişti. Tabi gidiş o gidiş. Bir daha görmedim Minho yu .O zaman'dan beridir hiç boynumdan çıkarmadım.

Ben hâla öylece boynundaki kolyeye bakarken o bana doğru yaklaşmış ve san da geriye çekilmişti.

"Beni hatırladın mı?" Konuşması ile gözlerine çıkmıştı bakışlarım. O olabilir miydi?

"Sen kimsin?" Dediğim şey ile derin bir nefes almış ve gözlerime öylece bakmıştı. Sanki gözleri konuşuyormuş gibi.

"Cidden beni unuttun mu jimin?, Hani ölümüne arkadaştık?"

"Minho?"

Gözlerim büyümüş, şok şekilde ona bakıyordum.

"S-sen neredeydin? Ben seni unutmadım. Bak kolye hâlâ boynumda."

O öylece bana bakarken ben kendimi açıklıyordum.

" Sakin. Sakin ol jimin. Oturup sakince konuşalım. Olur mu?"

Kafamı sallayıp kapıdan çıkmış ve kantine doğru yürümüştüm. O da yanımda yavaş yavaş geliyordu. San ise sınıfına çıkmıştı. Boş bir masa bulmuş ve ikimizde hemen oturmuştuk.

Aramızda uzun bir sessizlik olduğunda Minho bu sessizlikten sıkılmış olucak ki söze girdi. Bu benim işime gelmişti çünkü sessiz ortamda çok geriliyordum.

"İstersen ilk ben anlatayım. Olur mu?

Sessizce kafamı sallamış onay vermiştim.

"Sen abinle parktan gittikten sonra bende eve gittim. Her gün aynı saat'e parka geldim ama sen hiç bir zaman gelmedin. Bende artık ümidimi yitirip parka bir daha gelmedim. Bir gün sokakta kardeşim boynumda ki kolyeyi istedi tabi ben vermedim. Çünkü ilk arkadaşımdan yani senden hatıraydı bu kolye. Ama o boynuma ilişmeye çalışıp almaya çalıştı. Bende onu ittim. Başı kaldırıma çarptı. Beyin kanaması geçirdiği için öldü. Benim yüzümden, öldü..
Babam iş için bizi Amerika'ya götürdü. Kore'ye bir hafta önce geldik. Ve dün ise okula yazılmış etrafı geziyordum. Sen ve yanında ki çocuk ile revirde çarpıştık. Herkes için normal olan bu şey benim için bir kriz gibi. Yani ben insanlara dokunamıyorum. O yüzden dün öyle koşarak kaçtım. Kardeşim öldüğünden beri durumum böyle."

Anlattıkları ile kanım donmuştu. Benim arkadaşım neler yaşamıştı böyle? Kardeşinin ölümü için kesin kendisini suçluyordu. Bir de insanlara dokunamıyor kim bilir ne zorluklar çekmiştir bu durum yüzünden. Ona tebessüm edip. Dikatini üstüme çektim.

"Minho.. kardeşinin ölmesine üzüldüm. Senin suçun değildi biliyorsun dimi? Kaza ile olmuş. Hem bu hastalığın da gelip geçici, iyilişeceksin. Bunu birlikte yapıcaz. Bak artık ben yanındayım. Bu sefer ayrılmak yok. Abim de yok."

"Abim yok derken?"

"Dün ya da ondan önce ki gün galiba. Abim beni evden kovdu. Hani.. bedenim kız gibi ya. Zayıf işte. Bu yaşına kadar büyüttüm diyip evden kovdu."

"Piç."

Ettiği küfür ile hemen gülümseyip tekrar konuştum.

"Ama dün iki kişiyle tanıştım. Jungkook ve Hyunjin, beni bogum'dan kurtardılar ve evlerini açtılar. Çok iyi insanlar. Sevdim ben. Hem biri daha var. Hoseok, o gün revire getirdiğim çocuk. Çok tatlı. Beni hep güldürüyor. Onun sayesinde hep içimde bir umut oluyor. Seni onlar ile tanıştırabilir miyim?"

Anlattıklarım ile kocaman gülümseyip kafasını sallamıştı. Ellerimi hızlıca çırpıp sevinçle gülmüştüm. O da bu halime gülmüştü.

"Hadi derse git. Sınıfın 10- F değil mi? Tenefüste gelir tanışrım arkadaşların ile."

"Tamam."

Koşarak sınıfıma gitmiştim. Cidden çok mutluyum ya. Minho'yu görmek çok iyi hissettirdi. Cidden şuan koşup, zıplamak, hoplamak istiyordum. Çoooookkkkkk mutluyummmmmm.


SAVE ME Where stories live. Discover now