33-

58 7 12
                                    

Yoongi

"Benimle kütüphaneye geldiğin için teşekkür ederim yoongi, cidden tek gitmek istemiyorum ama bir kitap almam lazım."

"Sorun yok. Ben gelirim. Her zaman."

Cümlemin sonunda sesim biraz kısık çıkmıştı.

Jimin ile yürüyerek kütüphaneye gidiyorduk. Yolda bir kitaptan bahsetmişti. Aşk kitabı mı ne, öyle bir şey. Hiç anlamadığım bir şey. İsmi de renkler ve duygulardı galiba.

Kütüphaneden içeri girip raflara doğru ilerledik.

"Nasıl bulucaz bu kitabı?"dedim.

Jimin de bana dönüp gülümsedi. Gözüm gülümsemesine kaymışken konuştuğunda kendime geldim.

"Kitaplar alfabetik sıraya göre, bizde 'r' harfini bulalım."

Kafamla onaylayıp rafların üzerinde yazan harflerle göre ilerledim.

R harfini bulduğumuzda jimin eğilip alt raflara bakmaya başladı. Bende üst raflara bakındım.

"İşte buldum."diye Jimin'e döndüm.

O da hemen doğrulup kitaba baktı. Heyecanla bana bakıp sarıldı. Bende kollarımı beline sarıp sarıldım sıkıca.

"Bulduk. Bulduk yoongi!"

Benden ayrılıp yüksek ses ile konuştuğunda ağzını elimle kapattım.

"Evet bulduk ama biraz sessiz ol. Yoksa kovabilirler buradan bizi."

"Evet. Üzgünüm."

"Hadi gidelim. Kitabı alıp oku bakalım. Sonra bana özet geçersin. Merak ettim şimdi bende."

"Tamam. Hadi gidelim."

Hızlıca görevlinin yanına gittiğinde arkasından gülüp bende ilerledim.

Kütüphaneden çıktığımızda Jimin'in evine doğru yürümeye başladık.

Evimi evine bırakıp yabancı olduğum eve gidicektim bende.

Ondan ne kadar ayrılmak istemesemde bahane üretemezdim.

Kapının önüne geldiğimizde bana bakıp o güzel gülümsemesini sundu.

"Gelmek ister misin? Sana bir şeyler ikram edebilirim."

"Aslında güzel olurdu ama eve gitmem lazım."

"Peki, ama bir sonraki sefer itiraz yok. Hem bizimkilerle de kaynaşırsın. Olur mu?"

"Olur olur. Görüşürüz."

"Görüşürüz."

Bana el sallayıp güldü ve eve girdi. Ama ben hâlâ bana sunduğu gülümseyişindeydim.

Bana gülümsedi,
Ve gülümseyişi insana ölümü tattırabilir,
Yaşamı unutturabilir, sanatı hiç sayabilir ve
Devrimi basitleştirirdi.

O çok güzel gülüyordu. Gülerken kaybolan gözleri onu daha da güzel yapıyordu. Bir peri gibi, Işıl ışıl parlıyordu.

Jimin kalbimi durdurucak şekilde atmasına sebep oluyor. Jimin'i düşünürken kalbim yerinden çıkıcakmış gibi atıyordu.

Keşke bir şansımız olsaydı. Ama ben onu haketmiyorum.

Jimin aynı yıldızlar gibi,
Güzel, çekici, parlak
Ancak onlar gibi ulaşamayacağım yerde.

Biz imkansızdık. Gidip ona açılamazdım.

Bu tamamen korkaklığımdan dolayıydı. Korkuyordum, ya o da beni sevmezse.  Ben istenmeyen çocuktum ailem bile beni istememişti, Jimin ister miydi?

Ama sonuç ne olursa olsun yıldızlar sönene kadar seni seveceğim jiminim.

Yugyeom

Annem ve babam yine her zaman ki gibi kavga ediyorlardı. Bu durumdan bıkmıştım artık.

Yine cam kırılma sesleri,duvara vurma sesleri ve bağrışmalar ile doluydu ev.

Odamadan hızla çıkıp mutfağın kapısından kafamı çıkarıp annem ve babama baktım.

Annemin elinde kırılan bardaklardan bir tane cam vardı ve onu babama doğru tutuyordu.

Babam ise sinirli bir şekilde etrafı dağıtıp duruyordu yine.

Hızla dış kapıya doğru ilerledim ve evden çıktım.

Koşarak sahildeki yerime doğru gittim. Orada kimse yoktu ve ağladığımı görmezlerdi. Aklıma gelen telefonum ile cebimden çıkarıp komple kapattım. Kimsenin bana ulaşamamasını istiyorum. Yalnız kalmak ve sessizliğin sesini dinlemek istiyorum.

Evet sessizliğin sesi. Sessizliğin sesi mi olur diyebilirsiniz ama benim için sessizliğin bile sesi vardı. Ve bu sese çok ihtiyacım var. Bağrışma ve kırılma sesleri duymak istemiyorum artık.

Sessizlik en güzel sesdir, duyabilen için..

Herkes annesi ve babasının ayrılmasını istemez dimi. Ama ben istiyorum. Onlar ayrılmıyordu. O kadar kendilerini hırpalayıp kavga etseler bile ayrılmıyorlardı. Sebebi ne biliyor musunuz?

Benmişim.

Evet benmişim.

Benim anne ve babam ile birlikte yaşamam lazımmış. Beni daha çok maffediklerinin farkında değiller. Ben tükendim artık. Dayanamıyorum.

Sahildeki taşlara gelip deniz dibine kadar gittim. Hemen çöküp oturdum ve tuttuğum göz yaşlarımı akıttım.

Hıçkıra hıçkıra ağlıyordum. Neyse ki burda kimse yoktu. Beni bu halde kimsenin görmesini istemiyorum. Bana acımalarını istemiyorum.

Saatler birbirini kovalarken akşam olmuştu. Üşüyordum ama hiçbir yere gidemezdim. Benim sığınağım burasıydı. O evde daha çok üşüyordum. Burası daha iyiydi.

Kafamı gömmüş denizi izlerken birinin bana sarılması ile doğrulup o tarafa döndüm.

Hoseok'tu.

Hoseok gelmişti.

Zaten burayı başka kimse bilmiyordu. Yani benim için burasının önemli olduğunu bilmiyorlardı.

Gelip yanıma oturup beni izledi bir süre.

"Neden telefonlarımı aç mıyorsun? Sana ulaşamayınca endişelendim."

"İyi değildim."

"Ne oldu yugyeom?"

"Hiç."

Derin bir nefes çekti içine. Ellerimi tuttuğunda anlık kaldı yerinde.

"Ellerin buz gibi olmuş. Neden üstüne bir şey almadan çıktın ki?"

Azarlar tonda konuştuğunda güldüm bu tatlı haline.

Montunu çıkartıp bir tarafını kendi giydi. Bana yan bir şekilde yaklaşıp montun diğer tarafınıda bana giydirdi.

"Bak ikimizde üşümeyiz böylece. Mantıklı dimiii? Ehh hoseok aklı işte."

Dedikleri ile gülüp belinden kendime çektim ve sarıldım.

"Böyle rahat mısın?"

"Evett. Ben senin yanında her zaman rahatım ya."dedi ve kıkırdadı.

Bende onunla birlikte gülüp saçlarına bir öpücük kondurdum.

Evim..
Ev bazen dört duvar ve bir çatısı olan
tuğla yığınları değildir.
Ev bazen insanlardır.
Bir eve en yakın hissettiren bazen insanlardır.
Benim evim hoseok'tu...

✨✨✨✨✨✨✨✨✨✨

Yoongi ve yugyeom'un aşkı şakamudurrr.
Bizi böyle sevseler derdimiz kalır mıydı?
Bende istiyorum yaaa.
Umarım bir gün helimizin böyle seveni olur aşkolarr.
Neyse bayssss.

SAVE ME Where stories live. Discover now