6: phases

690 110 62
                                    

"Henüz bir hareketlilik yok."

Sabır insana doğuştan yüklenmiyordu elbette. Babam beni sabırla öyle çok sınamıştı ki, çocukluğumdan beri üzerinde ustalaşmış ve nihayetinde profesyonelleşmiştim. Sabır taşı diye bir şey yoksa bile ben sabır taşının ta kendisiydim.

Ama elbette ortadan ikiye yarılmak istediğim zamanlar oluyordu.

Kulaklıktan gelen sesle birlikte gözlerimi devirmemek için direnirken kısıkça küfredip, telsizi açmam da bu sebeptendi. Tam bir aptal gibi, dürbünümün ucundaki olayı bana anlatıyordu.

"Taehyung siktiğimin çeneni gerekli olmadıkça açma demiştim. Odağımı sarsıyorsun."

Söylendi. Her zamanki gibi. "Böylesi daha eğlenceli." dedi. "Sen anlamazsın."

Cevap vermek yerine telsizi kapatıp, tekrar pozisyon aldım. Bugün avlamam gereken iki kuş vardı. İyi günümdeydim. Tek kurşunla ikisinin birden beyninde delik açıp evime dönecek ve günümün geri kalanını kendi küçük avımla geçirecektim.

Belki de sabrımı en çok sınayan avım, bu hayattaki tek kazancımdı. Öylece avlayıp, ziyafetini sürebileceğim biri değildi ve bu onu paha biçilemez kılıyordu. Cam bir vitrinin içinde bozuk ağzıyla oturuyor, onu ahşap kafesine iteceğim zamana kadar beni sabırla bekliyordu. Ona yüzümü göstermemi, yastığının altına sakladığı bıçağıyla boğazımı ikiye ayırmayı diliyordu.

Küçük, küstah bir kuştu ve ben etinden beslenecektim.

Hedeflerim dürbünün ucunda göründüğünde, olay basitti. Kimse iyi adam kötü adam oynamıyordu ama şimdi namlunun ucuna aldığım o iki orospu çocuğu, benden daha iyi adamlar değillerdi. İster adaleti sağlayan devlet mevkilerinin zayıflığı deyin, ister şans. Bu ikisi hapishanenin en karanlık zindanlarında gebermeyi beklemiyorsa, burada adalet bendim.

Koltukta yan yana oturuyorlardı. Sıktığım tek kurşun camı geçerek önce birinin, sonra diğerinin beyninde 12,7 santimetre çapındaki delikler açtığında bir süre hareket etmedim. Birkaç çığlık birbirini kovalarken patlayan camdan dışarıyı kontrol eden silahlı adamlar kulaklıklarına doğru hararetle konuşuyor, içerideki diğer sıçanlar saklanacak delik arıyorlardı. Sırıtışım yanaklarımı gererken önce geri geri birkaç metre süründükten sonra doğrulup, toparlandım ve çatıdan tırmandığım yerden inerken keyifle ıslık çaldım. Bir taşla iki kuştu.

"Bagajı aç." dedim kulaklığa doğru. Aynı anda arabanın bagaj kapısı açılmış, McMillan'ımı yerleştirdikten sonra kapatıp yolcu koltuğuna yerleşmiştim.

"Arka kapıyı tamir ettiriyor." dedi, motoru kapatmadığı arabayı sürmeye başlayan Taehyung. Kimden bahsettiğini sormama gerek yoktu. Arka koltuktaki tablete uzanıp, bahsi geçen kapının bulunduğu verandanın görüntüsünü açtım. Bugün siyah, kot bir tulum ve aynı renkte bir kazak giyiyordu. Kapıyı onarmaya gelen iki kişilik ekibin yanında o kıçını zor kapatan şortlardan birini giymediği için şükrettim. Masum insanların gözlerini oymak benlik değildi.

Theo dediği herifin de siktiğimin dilini keyfimden kesmemiştim. Jimin hakkında küçük bir fahişe gibi demişti. Ona küçük demesinin sebebi, bir çocuğun yüz hatlarına sahip olduğunu düşünmesiydi. Göt çukuru izbe bir clubın dibinde ucuz bira içerken arkadaşları arasında bunu keyifli bir sohbete çevirmiş, küçük bir çocuğun yüzünün bir yetişkinin bedeninde oluşu bulunmaz hint kumaşı gibi demişti. Şüphelenip, ve boğazını oracıkta ikiye ayırmamak için direnip, evine girmiş, odasında çocuk pornosuyla dolu tonlarca flash disk bulduğum yetmiyormuş gibi telefonunda Jimin'i gizlice çektiği fotoğraflar bulmam da tuzu biberi olmuştu.

bird's prey : kookminWhere stories live. Discover now