10: cunt

860 112 50
                                    

Ekibimin inzivaya çekildiği üç siktiğimin gününün ardından haftalardır beklediğim o toplantı bugün Melbourne'un en büyük otellerinden birinde, yarım saat içinde gerçekleşecekti.

Çevreden epey uzak ve gösterişli binaların ardında sönük kalan bir gökdelenin kırk birinci katındaydım. Gözüm pencereye cam kesiciyle açtığım delikteki namluya bağlı dürbündeydi ve bir hayır etkinliği süsü verilmiş davette birbirinden gösterişli elbiseleri, eşsiz mücevherleri ve yanlarında sönük kalan eşleriyle bir dolu kadını net bir şekilde görebiliyordum.

Ama hiçbiri aradığım kişi değildi.

Delilah Tudor lojistiğini yürüttüğü organ ticaretinde parmağı olan her doktorun ve organların teslim edileceği adreslerin bulunduğu bir flash belleği teslim almıştı. Garson kılığındaki Levi'ın söylediğine göre pencerelere yakın bir yerde değildi ama elbet o küçük kırmızı başını deliğinden çıkaracaktı. Ancak o zaman o kukuya bugünün ne kadar güzel bir gün olduğunu gösterecektim.

"Chico Dolorovski ismi bir şeyler çağrıştırıyor mu?" diye sordu Levi. "Kadın onunla gelmiş, samimi gibiler."

"Bana gerçekten kukunun birinin kaç erkekle samimi olabileceğinden mi bahsettirmek istiyorsun?" diye sordum.

"Hey," dedi Taehyung diğer yandan. "Kuku demeyi ve seksist olmayı kes."

"Seksist değilim." dedim. "Çocukların hedef alındığı bir organ ticaretinde rol almış birinin cinsiyetiyle ilgilenmiyorum." dedim. "Basitçe, bir kuku."

Kulaklığın diğer tarafında gözlerini devirdiğini biliyordum ama o da haklı olduğumu biliyordu. Değil seksen üç, tek çocuğun bile ölümüne sebep olduysa o ince boğazını botumun altında ezerdim ve bunun için beni yargılayabilirsiniz.

Önünde veya sonunda hepimiz ölecektik, ben yalnızca ölmeyi haketmeye eyimliydim.

Tabii önce ölmeyi çoktan haketmiş orospu çocuklarıyla ilgilenmem gerekiyordu çünkü işim buydu. Karmadan hızlı olmam benim suçum değildi.

En nihayetinde kırmızı kafası pencerelerden birinde göründü ve dudaklarımı sinsi bir sırıtış sardı. Keyifle mırıldandım.

"Levi," dedim. "Kulaklık."

Birkaç saniye sonra o da görüş alanıma girdi. Delilah'a ona bir paketin geldiğini söyledi ve kulak içi bir kulaklık uzattı. Otuzlarının ortasında gibi görünen kadın etrafına bakındı ama tatmin edici bir şey görememiş olacak ki, kulaklığı kulağına yerleştirdi. Aldığım keyifi tarif edemezdim.

"Bonjour, Madame Tudor." dedim mikrofona doğru. Kaşları çatıldı, etrafı tarayan gözleri alev alevdi. Yüksek ihtimalle çoktan arabaya geçmiş Levi'ı arıyordu.

"Kimsin?" diye sordu kısıkça.

"Dalga geçeyim istemiyorsan aptalca sorular sorma." dediğimde keyifsiz ama öyle görünmemesi için çabaladığı bir gülüşün ardından "Ne istiyorsun?" diye sordu.

"Yasal şeyler değil." dedim. "Tabii sen yabancısı değilsin."

"Ne saçmalıyorsun?" diye sordu bu defa hırsla. Görmediğimi düşündüğü eli havaya kalkıp, birilerine işaret vereceği sırada hırlarcasına konuştum.

bird's prey : kookminTempat cerita menjadi hidup. Temukan sekarang