red: 8

722 110 60
                                    

Sonraki birkaç gün babamın adamlarından ses çıkmadı. Gün içinde bile tekrar geleceklerini düşünürken ne kapım çalınmış, ne de evime gizlice girilip alıkonulmuştum. İlk denemelerinin ardından neredeyse bir hafta geçmişti. İşime gelirdi ama babamın bu kadar kolay pes edip, bir de üstüne kartlarımı açtıracağını düşünmemiştim.

Mesaj atmıştı. Burada yaşama kararıma saygı duyacağını ama Seul'de bir ailem olduğunu untmamam gerektiğini, tatilleri ve özel günleri mutlaka onlarla geçirmemi istediğini yazmıştı.

Fikrini değiştiren neydi bilmiyordum ama kurcalamak istemeyip teşekkür etmekle yetinmiştim.

Aptal kuş kafesinde yeni bir not belirmişti. Hayli sinir bozucuydu. Bedenimde sahiplik taslayabileceğini ona düşündüren özgüvenini bir taraflarına soktuktan sonra avucunu yalayabilirdi. İstediğim zaman, istediğim kişiyle seks yapardım ve bunu o kıt kafasına sokabilsin diye bu gece ona bir sürpriz yapacaktım.

Rome'yle birlikte mutfak alışverişindeydik. Luca bizi arabada bekliyordu. İşlerimiz bittikten sonra eski bir arkadaşımla buluşacaktım.

Yağsız süt bulamayıp görevlilerden birine sormak için Rome'nin yanından ayrıldığımda, reyonların birinde dikkatimi çeken bedenle duraksamıştım. Bakışlarım siyah bir kabanın sardığı omuzlarına henüz değmişken bir anda bana döndü. Tereddüt yaşamadı. Ağır adımlarla yanıma yürüdü ve tam önümde durdu.

"Beni mi gözetliyorsun?" diye sorduğunda gözlerimi devirdim. Ona daha önce sorduğum soruya atıfta bulunuyordu.

"Hayır." dedim. "Senin aksine röntgenciliğe ilgi duymuyorum."

Güldü ve ellerini tıpkı o günki gibi ama bu defa kabanının ceplerine yerleştirerek belini hafifçe gerdi.

"Hala kızgın mısın?" diye sordu bu defa. Sesli bir nefes verip, sanki oradan alacağım bir şey varmış gibi reyona döndüm.

"Kızgın falan değilim." dedim elime aldığım baharat paketini incelerken. "Kendini o kadar kayda değer bir etken olarak görme."

Cevap vermedi. Biraz sonra bedenini hemen arkamda hissettim. "Neredeyse kırılacaktım." diye fısıldadı, kulağımın arkasına doğru. "Ama sonra dokunuşumun altında gerilen tenin aklıma geldi."

"Belki de midemi bulandırmışsındır." dedim inkar ederek. "İğrenmişimdir senden."

Bu defa alayla, kısıkça güldü. Parmaklarının pasif baskısını hissettiğimde gözlerimi birkaç saniyeliğine yumdum. Orta ve yüzük parmağı kalçamın hemen üzerinden yavaşça yükseldi ve omurgam boyunca kayıp, sırtıma çıktı. Orada biraz durdu, sonra uzaklaştı. Bedeni hala çok yakınımdaydı ama teması kesilmişti.

"Yüzleş." dedi fısıltıyla. "İstiyorsun, arzuluyorsun."

Ona dönüp küfürlerimi yüzüne bakarken dizmek istediğimde izin vermedi. Bir anda bileklerimi kavrayıp, sırtımda çaprazladı ve bedenimi rafa yasladı. Tek eliyle bileklerimi sıkıca sarmış, diğeriyle raftaki başka bir pakete uzanmıştı.

"Ve inan bana," diye devam etti. "Bir defa tattığında anlayacaksın."

Ellerimi bırakıp, geri çekildi ve ben karmakarışık ifademle gözlerine bakarken az önce aldığı paketi kaldırıp hafifçe salladı. Bunu yaparken yüzüne dudaklarını gerdiği o mide büktüren sırıtış hakimdi.

bird's prey : kookminHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin