0.7

31 8 0
                                    








"mutluluğu uzaklarda bulabilecek miyiz?" yüzüm onun ellerinin arasındayken fısıltılı ses tonuyla yönlendirmiştim bu soruyu. aklımda her türlü olasılığın dönüyor oluşu beni fazlasıyla zorluyordu. yanaklarımı sıcak parmaklarıyla okşadı ve başımı olumlu anlamda salladı. "elbette bulacağız. seninle tek saniyemi geçirdiğim her yer öylesine güzel ki felix... uzaklara gittiğimizde kimse bizi bulamayacak. sadece sen ve ben. o güzel yüzün hiç zarar görmeyecek, hiç korkmayacaksın mesela. sence böyle bir hayat mutluluğu bulmamızda yardımcı olmaz mı?" gözlerimin parladığını hissettim. başımı olumlu anlamda salladım gülümseyerek.

"her olasılığı düşünüyorum jisung. bu yüzden mutluluğu bulabilecek miyiz sorusunun cevabı yok gibi geliyor. senin dediklerini düşününce kalbim öylesine hızlı çarpıyor ki." yüzüm hâlâ ellerinin arasındayken çillerime minik öpücükler kondurmaya başlıyor özenle. sıcak dudaklarını yüzümde her hissettiğimde yanaklarımın yandığını hissediyorum.

"bu şekilde kalbin daha hızlı çarpıyor mu?"

yanaklarımdaki ellerinden birini tutarak göğsüme yerleştirdim. kalbimi eline bırakmıştım sanki, öylesine şaşkın bir şekilde bakmıştın ki gözlerime. gülümsedim. bütün bunların gerçekleşiyor olması tıpkı rüyalarımdaki gibiydi. rüyalar da gerçeğe dönüşebiliyormuş meğersem, gözlerinin içine ilk baktığımda anlamıştım bunu. kalbim adını tekrarlıyordu. sen ise onu duyuyormuşçasına bakıyordun bana.

sıcaklamaya başladığımda yakalarımı gevşetmiştim. istemesem de bedeninden ayrılmış, aynanın karşısına geçtiğimde... öylece kendime bakakalmıştım. yine kızarıklıklar oluşmuştu yüzümde, boynumda, bedenimde. jisung elimden tuttu. kapının kilidini açıp beni de peşinde sürüklemeye başladı. "bu kadar heyecanlanmak iyi gelmedi anlaşılan," dedi adımlarımızı bahçeye yönlendirdiğinde. soğuk hava tenime değdikçe rahatlamaya başlamıştım.

kıkırdadım onun dediğini duyunca. "iyiyim, merak etme! sadece çok sıcaklamıştım." beraber banka oturduğumuzda başımı omzuna yasladım, kollarımı beline sarıp sarmaladım. kendimi güvende hissettiğim tek kişiyle, seninle, huzur dolu dakikalarımı yaşıyordum. "bu akşam son kez evine git felix. eşyalarını toparla, sana yapılan muameleye son kez katlan. evinin önüne geleceğim ve gideceğiz buradan. söz veriyorum çok mutlu olacaksın. harika bir hayatımız olacak."

kararmaya başlayan gökyüzü, beni evden kaçma fikriyle sarhoş ediyordu. kalbim, cesaretin ve korkunun ritmini ahenkle karıştırıyordu. bilinmeyen bir yola adım atmak, aile bağlarını tamamen koparmak, her şeyi geride bırakmak... bu kararı düşündüğüm her dakika içimdeki çatışmaya yeniliyordum. gelecekte ne beklediğini bilememe endişesi, ama aynı zamanda sevdiğim kişiyle özgürce birlikte olma arzusu, dünyamı sarsıyor. gökyüzü, kendilerini belli etmeye başlayan yıldızların gizemini taşıyor, ama içimdeki karmaşa o kadar büyük ki, yıldızlar bile bu kararı aydınlatmaya yetmiyor gibi. belirsizlikle dolu bir yolda yürüyordum, adeta gözlerimi kapayıp atılmak zorunda olduğum bu karanlık denizde yüzmeye çalışıyorum.

stresin vücudumda yarattığı kızarıklar, rüzgarla hafiflediğinde, sanki tüm ağırlık omuzlarımdan kalkmış gibi hissediyordum. soğuk rüzgarın dokunuşu, stresin yükünü hafifleten sihirli bir el gibiydi, huzuru hissediyordum. ancak gerçek huzur, jisung'ın yanında bulunmakla geliyordu. onun varlığı, tüm olumsuz enerjiyi emiyor ve yerine sıcaklık, güven ve huzur bırakıyordu. gözlerimizin buluşması, hissettiğim o bağ, stresin izlerini silip atıyor. adeta bir liman gibi, sakinlik ve huzur veriyor. yaşadığım stresin yatıştığı bir nehir gibi akıp gidiyor,

eliyle çenemi kavrayarak yüzümü kendisine yaklaştırdı. bakışlarım şaşkınlıkla göz bebeklerinde gezinirken dudakları benimkilerle buluşturdu. o an zaman durmuş gibi hissettim. gerçek dünyanın dışında kayboldum. jisung'ın öpücüğü peri masallarında olan sihirli iksir gibiydi, içimde uyanan duyguların dansını başlatıyordu. yaşadığımız bütün stres, endişe ve günlük karmaşa, silindi zihinlerimizden. sadece jisung'ın dudaklarının tatlı dokunuşu ve aramızdaki bu özel an vardı.

dudaklarımız ayrıldığında, gözlerimde parlayan bir mutluluk ışığı belirdi. hayatımda ilk defa böyle hissediyordum, tek kelime edemeyecek kadar güçsüz fakat onu dünyamdaki tek insan yapacak kadar güçlü. sıcak nefesleri yüzümü okşarken aşkın sihirli dünyasına adım attığımı anlamıştım...






the loneliestHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin