3. BÖLÜM

8.6K 325 39
                                    

Saatlerdir üzerinde oturduğum sandalyeden birinin gelip beni çözmesini ve tüm bu yaşananların kötü bir şaka olduğunu söylemesini bekliyordum. Ama ne yazık ki ormanın içinden gelen yabani hayvan sesleri dışında ne bir ses ne de bir seda vardı.

Tüm gücümle tam tekrar bağırmaya hazırlanıyordum ki demir kapı gürültüyle aralandı ve ardından Bora'nın iri bedeni gözüktü. Yanımdan giderken üzerinde olan takım elbiseyi çıkartmış yerine eşofman giymeyi tercih etmişti.

Ben burada bir tane bile pencere olmamasından kaynaklı hala gece de olduğumuzu sanarken açılan kapıyla birlikte içeriye gün ışığı doldu. Gözlerim kısa bir anlığına kamaşsa da buna alışmam çok da uzun sürmedi.

"Saatlerdir buradayım ben. Dondum resmen. Bırakın artık beni. Gitmem lazım diyorum size." Bora elinde tuttuğu kağıtlarla deponun ışığını yaktıktan sonra kapıyı arkasından örterek adımlarını yanıma çevirdi. Yüzüne yerleştirdiği alaycı bir tebessümle gözlerime bakarak gece karşıma çektiği sandalyeye geçerek benim aksime rahat bir şekilde oturdu.

"Kıyamam ama, dondun mu sen gerçekten? Gördüğüm üzere çenen bu donma meselesinden pek de etkilenmişe benzemiyor. Hala konuşmaya devam ediyorsun." Gözlerimi devirerek bakışlarımı ondan kaçırdım.

"Komik olduğunu mu sanıyorsun sen? Bırakacaksın beni duydun mu?" Sözlerimle birlikte sandalyeyi biraz daha yakınıma çekti. Bu hareketiyle ikimizin de dizi birbirine temas ediyordu. Bacağımı her ne kadar kendime çekerek aramızda ki gereksiz teması kesmeye çalışsam da bağlı olduğum sandalyenin üzerinde bunu yapmak epey zordu. Sonuç olarak isteğimi başaramamıştım.

Gözleri daha önce hiçbir insanda görmediğim yeşilin çok güzel bir tonuna sahipti. Baktıkça insanı içine çeken ayrı bir güzelliği vardı. Yeşilin koyu bir tonuna sahip olan gözlerinin içerisinde kahverengi noktalar yer yer ev sahipliği yapıyordu.

Bakışlarını üzerimden çekerek elinde tuttuğu dosyalara çevirdi. Ardından ciddi ses tonuna bürünen sesiyle asıl mesele olan konuya girdi.

"Her neyse şimdi asıl konumuza gelelim. Bakalım hakkında neler öğrenebilmişiz Mira Durulay. 23 yaşındasın. Babanı küçük yaşta kaybetmişsin. Daha sonra annen Haluk Demirsoy'un yanında hizmetli olarak işe başlamış. Anneni kaybettikten sonra bile hala o evde kalmaya devam etmişsin. Yaklaşık 13 senedir de hala o evdesin. Peki asıl öğrenemediğim o konuya gelelim. Neden daha önceden değil de şimdi o evden kaçma ihitiyacı duydun?"

Bakışlarını elinde ki kağıtlardan kaldırarak bakışlarını tekrar gözlerime çıkardı.

Duyduklarımdan sonra hayatım kısa bir film şeridi gibi gözlerimin önünden geçmişti sanki. Babamı kaybettiğimde çok küçük yaşta olsam da hatıralarımda hala ufak tefek izlere sahipti. Babamı kaybettikten sonra annemle çok zorlu günler geçirmiştik. Öyle ki bir senenin içinde kalacak, başımızı sokacak bir evimiz bile kalmamıştı.

Daha sonra annem hem çalışıp hem de içinde yaşayabileceğimiz bir ev bulduğunu söylediğinde deli gibi mutlu olmuştum. Hayat bize sihirli değneğini nihayet dokundurdu sanmıştım. Ta ki o evin içine girene kadar. Annemi kaybettikten sonra hem hayatım hem de yaşadığım evin içi benim için daha farklı bir boyuta evrilmişti. Bulaşmak istemediğim bir çok işin başrolü olmuştum.

Yaşadığım, yaşayacağım her şey hayatım boyunca koca bir kabusun parçası olmuştu. Tam tüm bu kötü şeylerin sonunda nihayet her şeyi geride bıraktığımı düşünürken hayat bana yine son oyununu oynamayı başarmıştı. Artık hayatım büyük bir hızla şarampole yuvarlanan bir kamyon kadar kontrolüm dışına çıkmıştı.

Kayıp Pusula (+18)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin