18. BÖLÜM

4.9K 195 76
                                    

Geçen bölümde bol bol yorum bırakan, beğeni atan ve bana güzel mesajlarıyla destek olan tüm okurlarıma kocaman teşekkürler ediyorum. Kitabıma da beni anlayan  okurlarım için devam ediyorum. Umarım bana karşı olan destekleriniz azalmak yerine her geçen gün artarak devam eder.

Yazarken çok fazla emek sarfettiğim ve günlerimi alan bir bölüm oldu. O yüzden siz sevgili okurlarımdan bu bölümün şerefine bol bol satır arası yorum ve beğeni bekliyorum. Arkadaşlar yorum atarken nokta şeklinde değil de birkaç cümleyle yorumlar bırakırsanız çok daha mutlu olurum.

Gelecek bölümde görüşmek üzere hoşçakalın. 🩷🌸
_______________________________________

"Cehennemin ayağına geldi Göktuğ. Seni bulamayacağımı mı sandın? Birazdan sana öyle şeyler yaşatacağım ki. Mira'nın senin yüzünden, gözünden akan her bir damla yaş için seni buna pişman edeceğim. Seni öldürmem için yalvaracaksın bana ama ben sana bu iyiliği yapmayacağım Demirsoy."

Duyduğum sesin sahibi Bora'ya aitti. Gelmişti işte. Saatlerdir hasret kaldığım sesi şimdi tıpkı bir rüya ya da tıpkı bir sanrı gibi kulaklarımı dolduruyordu.

Benim için gelmişti, yine burdaydı. Yanımdaydı Bora. Merdiven basamağına yakın duran adımlarımla bir basamak daha yukarı çıkmak istediğimde Göktuğ varlığımı hareketimle birlikte yeni hatırlamış gibi bakışlarını aniden üzerime çevirdi.

Dudaklarına yerleştirdiği hırs dolu bir gülümsemeyle bana büyük bir öfkeyle baktı. Mavi gözlerinde resmen her an patlamaya hazır yeni volkanlar saklıyordu. Göktuğ'un öfkesi hiç şüphesiz bana hep zarar vermiş, seneler boyunca devam eden volkanları, beni lavlarının altında bırakmayı ne yazık ki acı bir şekilde başarmıştı.

Şuan bana bakan mavilerinde yine derin bir öfke saklıydı. Öyle ki bir an üzerime atlayarak beni parçalayabileceğini bile düşünmüştüm. Yüzünde ki gülüş ise aldığı keyiften çok köşeye sıkışmasından kaynaklıydı. Bunu anlayabilecek kadar fazla süredir Göktuğ'un yanındaydım. Onu hiçkimsenin tanıyamayacağı kadar iyi tanıdığım konusunda da her şeyim üzerine iddiaya girebilirdim.

Vücudunda taşıdığı adrenalinle şuan muhtemelen her şeyi yapabileceğini düşünüyordu. O planlarının içinde büyük bir ihtimal Bora'yı öldürerek beni tekrar eskisi gibi yanına alıp rahatça yönetmesi birinciliğe oynuyor olmalıydı.

"Hayır, hayır bu kadar kolay olamaz. Seni tekrar onun ellerine bırakamam ben Mira. Bu kez olmaz." Göktuğ'un bir anda bana doğru atılmasıyla Hakan üzerime gelen bedeni son anda güçlükle tutmayı başarabildi. Bedenim yaşadığım şoktan kaynaklı hala bu anın gerçekliğini sorgulayacak kadar donakalmıştı.

"Emir, Göktuğ'u götürün. Hadi. Göktuğ bana bak." Göktuğ'un üzerimde sabitlediği bakışlarını kendi üzerine çekmek isteyen Hakan Göktuğ'u omuzlarından sıkıca tutarak iri bedenini tüm kuvvetiyle birlikte sarstı.

"Bana bak dedim Göktuğ. Şimdi Emir seni buradan en güvenli şekilde çıkaracak tamam mı? Mira'yı sana getireceğim ama senin buradan çıkman gerek. Hemen. Güvenliğinden emin olmalıyım." Dediğinde son kez karşımda duran bedenlere bakarak nihayet adımlarımı harekete geçirmeyi akıl edebildim.

Merdivenleri hızla tırmanan adımlarımla Hakan'ın da peşimden geldiğini son anda görebilmiştim. Emir dediği adamı ise Göktuğ ile birlikte salonda çıkışa doğru giden balkona doğru yönelmişti. Onlarla aynı odadan ayrılmadan önce farkedebildiğim detaylar bu kadardı. Hızla bitirdiğim merdiven basamaklarının hangi ara sonuna geldiğimin bile çok sonradan farkına varabilmiştim.

Kendimi attığım ilk odanın kapısını ardımdan örtmek istedim. Bana yetişmeyi başaran Hakan'ın kapı üzerine uyguladığı güçle ne yazık ki gücüm kapıyı örtmeye yetmiyordu. Ne yani beni tekrar Göktuğ'a mı verecekti? Az önce söyledikleri ve yaptıklarıyla bu hareketleri çelişmiyordu da napıyordu diye kendi kendime düşünmeden edemedim?

Kayıp Pusula (+18)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin