5. BÖLÜM

7.6K 244 34
                                    

Bora yanımdan ayrılalı yaklaşık bir yarım saat olmuştu. Şuan için oturduğum kanepenin üzerinde gergin bir şekilde beklemekten başka da çarem yok gibi gözüküyordu. O gittikten sonra Oktay yemem için birkaç parça yiyecek ve su bırakarak gitmişti. Vücuduma giren gıdalarla resmen yeniden yaşadığımı hissetmiştim.

Hava yavaştan kararmaya başlamıştı. Üstelik buna eşlik eden yağmurun habercisi bulutlar da hem içimi hem de dışarıyı kasvetli bir havaya bürümüştü.

Bora eğer gerçekleri öğrenirse canıma  okurdu muhtemelen. Şimdiden bunun korkusu bütün vücudumu ele geçirmişti. O fazla tuhaf bir adamdı. Bir anda öfkelenip bir anda duruluyordu. Çoğu zaman kızmaz dediğim şeylere tepki gösteriyor, kızar sandıklarıma ise sessiz kalabiliyordu. Ama onu da zekasını da hafife almak kesinlikle yapabileceğim en büyün aptallık olurdu.

Bora tüm bu pis işlerin içinde büyümüş, fazlasıyla akıllı bir adamdı. Onu tanıdığım bu kısa zaman diliminde bile benden bir adım önde olmayı bir şekilde başarmıştı.

Ben düşüncelere dalmış karar kara bunları düşünürken kapının kilidi açıldı ve ardından Bora gözüktü. Elinde içinde ne olduğunu bilmediğim birkaç paketle içeri girdi ve arkasından kapıyı kapadı. Elindekileri yatağın üzerine düzgün bir şekilde bırakarak yönünü bana çevirdi.

Bu sefer her zamanki yakınlığının aksine aramıza belli bir mesafe bırakmayı tercih etmişti. Üstündeki kıyafetler yanımdan ayrıldığı andakilerle aynıydı. Sessizliği bozan taraf bu sefer ben oldum. Kollarımı göğsümün üzerinde birleştirerek yatağın üzerine bıraktıklarını gözlerimle işaret ettim.

"Bunlar da ne?" Yanıma doğru yönelen adımları beni geçerek az önce üzerinden kalktığım kanepeyi buldu ve bedenini rahat bir konuma getirerek üzerine bıraktı. Eliyle çantaları işaret ederek söze girdi.

"Git bak bakalım neymiş?" İçimde kabaran merak duygusuyla birlikte çantaların yanına giderek fazla meraklı bir imaj çizmemeye çalışarak kısaca üstten bir göz gezdirdim. Bunların hepsi günlük kıyafetlerden uzak tamamen gece elbiseleriydi.

"Umarım beğenmişsindir. Tüm parçaları tamamiyle kendi zevklerim doğrultusunda seçtim Mira. " Ardından bakışları kolunda bulunan pahalı saatine ilişti. Oturduğu yerden doğrularak daha dik bir konuma geldi ve bacaklarını aralayarak iki kolunu da üzerine yasladı.

Bu hareketiyle birlikte üzerinde ki gömleğin sardığı omuz kasları da istemsizce gerildi. Bir an gömleğin patlayacak olmasından bile korkmuştum. Dağılan dikkatimi hızla toparlayarak bakılşarımı tekrar gözlerine çıkardım.

Saatinin üzerine iki kez işaret parmağıyla vurarak keskin bakışlarını üzerime çevirdi.

"Tik tak, tik tak Mira. Yaklaşık bir buçuk saat içinde çıkmamız gerek. Bilirsin davete geç kalmak hiç de bana yakışacak bir hareket olmaz. Lütfen bu pahalı kıyafetleri üzerine geçirmeden önce banyoya girip kısa bir duş al. Bu gece yanıma yakışacak bir eş olmalısın." Diyerek alaycı bir gülüş takındı.

Bu adam kesinlikle kafayı yemiş olmalıydı.

"Bora sen kafayı mı yedin? O davete gitmemiz demek beni onun önüne göz göre göre atman, yem etmen demek. Göktuğ beni gördüğü an elini kolunu bağlayıp oturacak mı sanıyorsun? Onun takıntısı senin sandığından daha da kötü bir boyutta." Ellerimi saçlarımın arasından geçirerek öfkeyle geriye doğru taradım.

Oraya gitmem demek kendi biletimi kendim kesmem demekti. Elinden daha yeni kurtulmuşken tekrar o cehenneme dönemezdim. Buna izin vermezdim. Oturduğu yerden kalkan Bora'nın adımları benim yanımı buldu. Her ne kadar ondan uzaklaşmak istesem de şuan onu sinirlendirmek hiç de mantıklı bir seçim olmazdı sanırım. O yüzden onun yanıma gelen bedenini tepkisiz kalmaya çalışarak izledim.

Kayıp Pusula (+18)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin