19. BÖLÜM

3.8K 163 70
                                    

Arkadaşlar hepinize merhabalarr. Yeni bölümü yazınca beklemeden sizlerle paylaşmak istedim. Zaten iki türlü de beğeni sınırlarının tamamlanmadığını görmüş oldum. Hikayeye devam etme nedenim tamamiyle bana destek olan ve yeni bölüm bekleyen okurlarım içindir.

Sizlerden tek ricam bol bol satır arası yorumlar bırakmanız. Wattpad hikaye yazarken çoğu zaman hata veriyor ve yazdığım bölümü kaydetmiyor. Bunlar da yorum ve beğenilerle kalkıyor. Bende bu sorunu yaşıyorum. Bana bu konu da destek olursanız çok sevinirim. Yorumlar hikaye hakkında, satır arası yorumlar olursa çok sevinirim.

_______________________________________

Cümlelerim tıpkı kör bir düğüm olup keskin bir biçimde boğazıma dizilmişti. Haykırarak boş depoyla buluşturmak istediğim sözlerim bulduğu ilk fırsatta dilimden çözülerek ortalığı birbirine katmak için en uygun zamanı bekliyordu.

Zihnim tıpkı içinde sonsuz kere kaybolduğum bir labirent gibiydi. Her yer fazlasıyla tanıdık olsa da bir o kadar da yabancıydı sanki bana.
Çıkış yolunu bulduğumu sandığım her anda, sanki görünmez bir el tarafından bir anda aşılması daha zor yeni duvarlar örülüyordu karşıma. O eller gün geçtikçe daha da çok boğazıma sarılarak beni boğmaya devam ediyordu.

Oysa ne kadar da çok isterdim hayatımda ki her şeyin saf ve temiz olmasını. Ama o hayatın içinde yaşayan kişi bensem eğer bu isteklerim gerçekleşmesi çok zor ihtimallerdi. Kendim de dahil hayatıma dokunan herkese, sanki bulaşıcı bir hastalığa sahipmişim gibi bütün pisliklerimi  bulaştırmaktan asla geri duramıyordum. 

Şimdi göz göze geldiğim yeşil hareler yüzünde yer edinen acı dolu bir ifadeyle bana bakıyorken bu gerçek tekrar acı bir tokat gibi çarpmıştı suratıma. Buraya adım attığım ilk an hareketsizce olan biteni izleyen yorgun bedenim yaptığı eylemi hala sürdürmekte kararlı gibi duruyordu. Zira ayaklarıma hareket etmeleri için sözümü bile geçiremiyordum.

Gördüklerim karşısında ne bir adım ileri atıp Bora'nın yanına gidebiliyordum, ne de arkama bile bakmadan buradan gitmem gerektiğini fısıldayan sese ayak uydurabiliyordum. Yapabildiğim tek şey öylece durmaktı.

Ben olan biteni uzaktan izlemeye devam ederken yerde aldığı darbelerle birlikte uzanan Göktuğ'un yanına bir anda Hakan geldi. Kurşunun kime ait olduğunu Hakan'ı görmemle beraber daha net bir şekilde anlamıştım. Hakan'ın buraya nasıl girdiğini ya da nereden girdiğini kavrayamayan zihnim şuan olan bitenin farkında olduğu için bile kesinlikle kendisiyle gurur duymalıydı.

"Göktuğ bana bak. Bana bak. Geldim ben buradayım. Hadi bana yardım et, seni hemen buradan çıkartmam lazım. Adamlarım onları daha ne kadar oyalayabilir bilmiyorum? Kalk ayağa, hadi." Göktuğ Hakan'ın tüm sözlerine ve uyanması için yüzüne indirdiği tokatlara rağmen asla ona kulak vermiyordu. Muhtemelen Bora'dan aldığı darbelerin etkisiyle bilincini kısa süreli de olsa kaybetmiş olmalıydı.

Yerde acıyla kıvranan Bora Hakan'ı gördüğü an düştüğü yerden hızla ayağa kalkarak doğrulmak istedi. Hakan'ın bir anda Göktuğ'u tekrar yere bıraktı. Hakan, Bora'nın yaralandığı koluna ayağıyla beraber kuvvetle basmasıyla birlikte Bora daha kalkamadan acılar eşliğinde kendini tekrar yere bıraktı.

"Ulan Hakan seni elime geçirdiğim ilk an varya hiç düşünmeden kafana sıkacağım. Yılanın başı Göktuğ değil sensin aslında. Bana sıktığın o kurşunu yutturacağım sana."  Bora'nın dilinden dökülen kelimeler bile canının ne kadar acıdığını gösterecek boyutta acıyla çıkıyordu. O an içim sesiyle bile burkuldu. Kendimi hiç olmadığı kadar suçlu hissetmekten alıkoyamadım.

"Kes sesini sen bana hiçbir sikim yapamazsın Karabey. Eğer şimdi istesem senin kafana sıkar, Mira'yı da alır giderim buradan ama senin için ayırdığım vakit içinde hala biraz daha zamanın var. Zamanın gelene kadar sabırla bekle beni." Hakan sözlerini bitirdiğinde Bora'yı yakalarından tuttu ve uzandığı yerden ağır bedenini çekerek biraz daha dik bir konuma getirdi.

Kayıp Pusula (+18)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin