14. BÖLÜM

4.5K 198 59
                                    

Yeni bölüm için oy sınırı=40
Yorum sınırı= en az 50

_______________________________________

Kafamın içinde dönüp dolaşan milyon tane farklı düşünce vardı. Hepsi de beynimi yiyip bitirmekten zevk alan küçük kurtçuklar kadar beni rahatsız ediyordu. Tıpkı Oğuz Atay'ın da dediği gibi kafam cam kırıklarıyla doluydu. Düşünceler zehirli bir ok gibi beynimin içinde her hareket ettikçe düşüncelerim acıyordu resmen.

Ruhum senelerdir çıkmaz bir sokağın ortasında sıkışıp kalmış kadar bedenimin içinde çaresizliklerle doluydu. Bu yoldan geriye dönmek istesem de peşimden gelen kötü hatıralar beni pençeleri arasına almak için sabırsızlıkla bekliyordu. Üstelik ilerleyebileceğim bir yolum dahi yoktu. Her yer bana çıkmaz sokak olmuştu. Çıkmak istediğim her yol bana çarpmaktan kaçamadığım birer duvar olmuştu.

İçimde giderek büyüyen düşünceler beni daha da çıkmaza sokuyordu. Güneş gökyüzünde ki yerini aya teslim ediyorken hava kararmak üzereydi. Bora'yı bilekliğimi bana verdikten sonra tekrar görmemiştim. Muhtemelen şuan Kuzey'in gelmesini bekliyor olmalıydı.

Onun gelmesi de benim için ayrı bir sorundu zaten. Her an Bora'ya bana söylediklerinden bahsedecek diye aklım çıkıyordu. Bora'nın bana karşı değişen tavırlarından sonra tekrar onu ilk tanıdığım haline dönmesini asla istemiyordum. Çünkü o hali Göktuğ'la yarışacak kadar ürkütücüydü benim için.

Daha fazla aklımda dönüp dolaşan bu düşüncelerle tek başıma savaşmak istemedim. Bir süre sonra kafamın içinde dönüp dolaşan her şey o kadar karmaşık bir hal alıyordu ki. Bunların karşısında bir çözüm bulamamak beni çıldırtıyordu.

İçinde bulunduğum oda üstüme üstüme gelmeye başladığında odadan dışarıya çıkmaya karar verdim. Kıyafetlerimi değiştirerek pamuklu bir pijama takımı giyinmiştim. Günlerdir üzerimde duran rahatsız edici kıyafetlerden sonra bunlar benim için resmen bulunmaz birer nimetti.

Sessizce kapıyı ardımdan örterek koridora çıktım. Ev de büyük bir sessizlik hakimdi. Ya henüz Kuzey gelmemişti ya da evde buluşma fikrinden vazgeçmişlerdi. Sessiz tutmaya özen gösterdiğim adımlarımla merdivenlerden aşağıya indim. Aşağı katta hiçbir ışık açık olmadığı için etrafta gözümün önünü göremeyeceği bir karanlık hakimdi.

Elimi ışığı açmak için duvarda ilerletirken belime sarılan bir kolla birlikte ağzımın üzerine kapanan elle bedenim geriye doğru çekildi. Her şey o kadar hızlı yaşanmıştı ki bunları farkettiğimde bile çoktan arkamda ki beden beni kontrolü altına almıştı. Arkamda ki beden ikimizi de mutfağa soktuğunda sırtım duvara yaslandı.

Karanlıktan kaynaklı belli bir süre karşımda kim olduğunu anlayamadım. Ama zaman geçtikçe karanlığa alışan gözlerim karşımda duran mavi gözlerin sahibini tanıdı.

"Bende tam senin yanına nasıl gelebileceğimi düşünüyordum Mira. Ama sen beni hiç bu zahmete sokmadın. Yanıma kendi ayaklarınla geldin." Mavi gözleri karanlıkta bile ışıl ışıl parlıyordu. Ağzımı sıkı sıkıya kapayan eli yüzünden sesimi bile çıkaramıyordum. Üstelik Kuzey Bora bu evdeyken bana böyle ortalık bir yerde yaklaşmaya nasıl cesaret edebiliyordu anlamıyordum gerçekten.

"Şimdi vaktimiz az o yüzden hemen asıl meselemize geliyorum. Bana artık paraların olduğu çantayı nereye sakladığını söylemelisin Mira. İnan bana benimle ters düşmek istemezsin. Sana karşı olan sabrım giderek azalıyor." Sözlerinin ardından etrafta hızla dolaşan gözleri kimsenin olmadığını anladıktan sonra ağzımın üzerinde ki elini çekti.

"Bende çanta felan yok Kuzey. Bahsettiğin paralar da bende değil. Sana bunları kim söyledi bilm..." Ben daha sözlerimi bitirmeden omzularıma kavrayan elleri beni sertçe duvara çarptı. Acıyan sırtımla birlikte ağzımdan acı dolu bir yakarış çıktı.

Kayıp Pusula (+18)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin