19, hoyrat bir kış akşamı

712 132 77
                                    

Off, Felix'ime hiç kıyamıyorum ama böyle olması gerek. ☹️

Sizin için oturul taslak yazdım bayağı, fic 35 bölüm falan olacak gibi gözüküyor.

Keyifli okumalar dilerimmm, yorum gelmeyince bölüm yazasım gelmiyor biliyorsunuz. O yüzden, ne kadar yorum yaparsanız bölüm o kadar erken gelir.

oy sınırı: 70 yorum sınırı: 50

-

timeskip: cenaze töreninden 1 hafta sonra

Hoyrat bir kış akşamıydı ancak kar yağması gerekirken bardaktan boşalırcasına yağmur yağıyordu, sanki bulutlar da ağlıyordu Hyunjin'in ölümüne.

Felix balkonda oturmuş, hiçbir şey demeden öylece donuk donuk bakıyordu bir yerlere, ne yaptığını ve nereye baktığını kendi de bilmiyordu. Duruyordu öylece.

Son birkaç gündür bıçak açmıyordu ağzını, yemeden içmeden kesilmiş ve iyice izole etmişti kendini.

Soğuk hava iyice ciğerlerine işleyince titremeye başladığını fark etti, saatlerdir titriyordu ama bunu yeni fark edecek kadar dalgındı.

Dayanamayacağını hissederek odasına indi terası terk ederek. Sıcak bir duş almak istiyordu, sıcak suyun tüm kötülükleri yakacağına inanıyordu. Sonunda öyle olmayacak mıydı zaten? Kötüler ve kötülükler yanacaktı. Öyleyse, sıcak su da fiziksel ya da psikolojik olarak hissettiği kötülükleri atmaz mıydı üzerinden, erite erite yahut yaka yaka?

Kapısının çaldığını duydu ve "Gel." dedi. Yorgunlukla çıkan sesi bile titriyordu.

"Bu halin ne?" dedi Vernon, bir an olsun onu düşündüğünü sanmıştı Felix fakat yanılmıştı.

"Sen de kendini mi öldüreceksin? Acıyorum sana." diye ekledi tiksinen bakışlarını üzerinde gezdirerek. Bununla da yetinmeyip konuşmaya devam etti. "Tabii, öldüğünden eminsek. İnanıyor musun bu palavraya Felix? O ölmedi, terk etti seni. Ben demiştim."

Histerik bir şekilde güldü Felix, şu an bununla uğraşacak hiç hali yoktu.

"Ne saçmalıyorsun sen ya?" sesini yükseltmişti, öyle bir bağırmıştı ki az öncesine dek titreyen sesi bu kez pürüzsüz çıkmıştı.

"Cidden inanıyor musun buna Felix? Ben de seni zeki sanırdım. Aklını başına topla azıcık, Lee'sin sen, aptal bir Hwang ya da türevlerinden biri değilsin! Ne arabasını ne cesedi gösterdiler sana, bana da göstermediler. Kafanı yok be!"

Damarlarındaki kanın sinirle aktığını hissedebiliyordu Felix.

"Ölüye saygın olsun ya! Öldü diyoruz, öldü! Ne saçmalıyorsun be, bunun şakası mı olur?" diye sinirle gürledi, gözü ne yaptığını görmedi. Eline aldığı vazoyu hışımla yere fırlattığında da ne yaptığının farkında değildi.

Dışarıdan sesleri duymuş olacak ki içeri daldı Seokjin bir anda.

"Ne oluyor burada? Felix, iyi misin?" diye sordu.

"Eh, hep de Felix! Bir kere de beni sorsanıza." dedi Vernon, sahte bir tavırla.

"Siktir git, kimse merak etmiyor seni." gözünün içine bile bakmadan Vernon'a yöneltti sözlerini Seokjin.

Bunun üzerine çoktan istediğine ulaşmış olan Vernon hiçbir şey yapmamış gibi ilerledi ve kapıyı kıracakmışçasına çarparak içeriyi terk etti.

"Orospu." dedi Felix, bu esnada yere çökmüştü ve ağlıyordu.

"Sırılsıklam olmuşsun, hasta olacaksın." dedi Seokjin.

Aklına gelen anılarla gülümsedi Felix.

"Hyunjin olsa kuruturdu saçlarımı, bakardı hasta olsam." dedi iç çekerek.

"Hyunjin olsaydı seni böyle kendini harap etmiş görmek istemezdi emin ol. Güçlü ol bakayım, güçlü kardeşimin güçlü sevgilisi ol."

Yeni durdurmuş olmasına rağmen tekrardan ağlamaya başladı. "Öyle kolay mı sanıyorsun Hyung? Kavga etmiştik biz en son, gönlünü dahi alamadım. Haksızdım da. Özlüyorum onu, kalbini kırdım da çok. Benim yüzümden oldu her şey." dedi, yine kendini suçlamaya başlamıştı.

"Konuşmuştuk bunları bak, yok öyle bir şey. Hiçbir şey senin yüzünden olmadı. Zor olduğunu da biliyorum ama mahvetme kendini bu kadar." dedi Seokjin.

"Sen nasıl bu kadar sakinsin?" diye sordu Felix.

Bunu duymayı beklemiyordu. Duraksadı ve yutkundu Seokjin, "Gerçeği bildiğimden dolayı." diyemezdi elbette. Onun yerine "Öyle olmam gerektiğinden böyleyim. Böyle olmamı isterdi o." dedi.

Felix'in cevap vermediğini görünce "Ben çıkıyorum şimdi, sen de kurulan. Yat sonra, dinlenmen lazım biraz." diyerek çıktı Seokjin, Felix'in biraz yalnız kalmaya ihtiyacı olduğunu düşünerek.

Odadan çıktıktan sonra asıl gideceği yere yöneltti adımlarını, kapıyı tıklattı ve girip giremeyeceğini sordu. Olumlu yanıt alınca içeri girdi ve direkt "Biraz konuşabilir miyiz, Karina?" diye sordu.

Genç kız gülümseyerek "Tabii, neden?" diye cevapladı.

"Yardımına ihtiyacım, daha doğrusu ihtiyacımız var."

"Ne hakkında, elimden gelen bir şeyse seve seve yaparım tabii ki Hyung." diyip gülümsedi.

"Vernon hakkında."

-

Karina çok şüpheli şu an, sizce kimin tarafında ;)

Felix'ime üzülüyorum bayağı ya :( Bir yandan da acımasız tarafını göreceğiniz için mutluyum açıkçası. Pistin sahibi dönüyor da 🫡😉

Diğer bölüm görüşelim, öpüyoruuum

Oy ve yorum sınırı ellerinizden öper ballarım.

200224/min

root the gas ✓Where stories live. Discover now