24, ipler sende

629 122 110
                                    

Fiziksel olarak da psikolojik olarak da yorgundum, daha iyi hissettiğin gibi bölümü atayım dedim. Geç geldiği için kusura bakmayın. Hâlâ gribim maalesef. ☹️

Keyifli okumalar dileriiiim!

oy sınırı: 70

-

Elindeki belgeleri son kez kontrol etti, gözlüğünü taktı ve odasından çıktı. Hemen yanındaki odaya hızlıca yürüyüp kapısını çaldı.

"Bay Lee, girebilir miyim?"

İçeriden "Gel." komutunu alınca son bir defa saçını düzelterek içeri girdi.

"Buyur." dedi Vernon soru sorarcasına.

"Dilediğiniz belgeleri getirdim efendim." diyen Karina elindeki belgeleri eğilerek masanın üzerine bıraktı.

Masadaki belgeleri aldı ve kodu sisteme girdi Vernon, işi bitince yüzünü tebessüm bürümüştü. Sonunda Hwang'ların birinden kurtulmuştu, sıra diğerindeydi.

"Teşekkürler Rina, çıkabilirsin. Belgeleri de çıkarken atarsın çöpe."

Rina dediğini duymamış gibi bir adım daha yakınlaştı Vernon'a.

"Sizce de küçük kardeşiniz çok olmuyor mu?" diye sordu dudağını büzerek.

Birden bunu duymayı beklemeyen Vernon, tek kaşını kaldırarak "Sana ne bundan? Asistan olduğunu bil, sokma burnunu. Seni ilgilendirmiyor." dedi atarla.

Karina bu dediğine kahkahayla gülerek bir adım daha yaklaştı, aralarında pek bir boşluk kalmamıştı şimdi.

Kulağına eğilerek "Doğrusunu söylemek gerekirse, bir asistandan çok daha fazlası olabilirim." diye fısıldadı Karina, anladığını teyit etmek için geri çekilip suratına baktı ve göz kırptı.

"Demek öyle." dedi Karina'nın bileğinden tutup gitmesine engel olurken. Güldü ve kulağına yaklaşarak "Öyleyse ol." diye fısıldadı.

Bunun üzerine gülümseyerek "Haydi, küçük kardeşinize küçük bir oyun oynayalım." dedi Karina, kapıya doğdu ilerlerken.

"İpler sende."

Böylece Karina odadan çıktı ve derin bir nefes verdi, birden karşına çıkacak kişiden habersiz.

"Ne konuştunuz?"

"Bay Lee?" dedi kekeleyerek ve yutkunarak.

"Sana ne konuştuğunuzu sordum!" dedi Felix.

"Bir şey konuşmadık Bay Lee."

"Sevgilim hakkında ne konuştunuz dedim! Aptal mı sanıyorsun beni, az önce götürdüğün belgelerde sevgilimin fotoğrafının olduğunu görmediğimi mi sandın?"

"Sadece belgeleri verdim, gerçekten başka bir şey olmadı. Belgeleri neden istediğini de bilmiyorum." dedi Karina sessizce.

"O yüzden mi bu kadar sürdü?" diyip güldü Felix, anında ciddileşerek "Ayağını denk al, seni de tek gözümü kırpmadan kovarım." dedi.

Bunun üzerine Karina hiçbir şey diyemeden kafasını salladı, Felix ise umursamadan odasına girdi.

Karina anın şokuyla Seokjin'in odasına yürüyüp kapıyı çaldı.

"Ah, Karina. Ben de tam yanına geliyordum." dedi kapıyı açan Jin.

"İçeride konuşabilir miyiz?" diye sordu Karina.

"Ah, evet tabii. Buyur." diyip içeriye aldı gülümseyerek. İçeri girdiklerinde "Ne oldu, hallettin mi?" diye ekledi Jin.

Karina tedirginlikle "Evet ama çıkarken Felix Bey'e yakalandım." diye cevaplayınca Jin, "Ne dedi?" diye sordu.

"Bir şeyleri sezmiş, ayağını denk al yoksa kovarım falan dedi. Daha hızlı olmamız lazım."

"Sakin ol Rina, merak etme ben hallederim Felix'le olan kısmı."

"Teşekkür ederim Bay Kim."

Birlikte dışarı çıktıklarında Karina odasına girerken Jin de Felix'in yanına gitti.

"Felix, içerideysen gelebilir miyim?"

Dağınık saçı, yorgun yüzüyle ve çökmüş bedeniyle açtı kapıyı Felix.

"Efendim Hyung, bir şey mi oldu?" dedi.

"Ne bu halin Lix, iyice zayıflamışsın."

Felix güldü, "Biliyorum, Hyunjin olsa kızardı ama bir şeyler yiyesim de yapasım da gelmiyor." dedi.

"Konuşalım mı içeride? Ne dersin, hm?" diye sordu Jin.

"Olur." dedi Felix, ev ışık alsın panjurlarını açtı.

"Karina'yla olan konuşmanıza kulak misafiri oldum azıcık, senden sonra ağzını yokladım azıcık, bir şey yok gibi. Karina'yı da tanıyoruz, yapmak bir şey, biliyorsun." dedi Jin direkt konuya girerek.

"Bilmiyorum Hyung, sağlıklı düşünemiyorum ki!" dedi Felix pişmanlıkla.

"Sen de haklısın tabii."

Felix bir anda ağlamaya başlayarak "Çok yoruldum ben Hyung, o kadar çok özledim ki, dayanamıyorum artık." dedi.

Saçlarını okşayan Jin "Emin ol ben de senin gibi hissediyorum ama yapacak bir şey yok." sözleriyle onu teselli etmeye çalışsa da başarısızdı.

"Nasıl bu kadar çabuk atlatabiliyorsun Hyung? Anlıyorum büyüksün ama düşüncelerin kardeşini kaybeden birine göre çok olgun."

Jin sessiz kalmayı tercih etti, iç çekerek sindi oturduğu yere.

"Onun yokluğunu öğrendiğimde ben..." diye söze girdi Felix, "...dünyadan silinmiş gibi hissettim. Nefes almayı unutmuş gibiydim, yaşamak için bir amacım kalmamıştı." diyerek suskunluğa verdi kendini. Kalan sözler dudaklarından dökülmese de gözlerinden okunuyordu.

Şu hayatta hissedebileceğiniz en büyük acı ölen birini özlemektir. Son kez sarılamamak, kokusunu duyamamak ve kahkahasının tınısının zihninden silinmeye başladığı fark etmek ve hatta gülümsemesini son bir kez görememektir. Onun yerine nefes almaya devam ederken onunla birlikte öldüğünü hissetmektir belki de.

-

Size Verina okuttuğum için sorry😔 öyle olması gerekti.

Öpüyoruuum, diğer bölümde görüşelim.

040324/min

root the gas ✓Tempat cerita menjadi hidup. Temukan sekarang