27, daha fazla kin dolmak

885 130 202
                                    

Hiç anlatamayacağım kadar yoğunum ve henüz sınav haftasına bile girmedik. Lütfen bana şans dileyin, yapmam gereken her şeyin en iyisini yapmaya çalışıyorum ve burayı aksatıyorum biraz.

Oy ve yorumlarını bolllca bekliyorum, keyifli okumalar dileriim!

Oy sınırı: 70

-

timeskip: 1 hafta

Bir zamanlar sarı olan siyah tutamları alnına dökülürken iç geçirdi. En yakın arkadaşının odasındaydı, biraz onunla dertleşip tekrardan odasına kapanacaktı.

"Anlat bakalım Hyung, yönetim işi ne oluyor?" diye sordu gözleri tilkiye benzeyen genç oğlan.

"Babamla konuştum, Vernon'la kavga etmişler. 'Senin gibi bir oğlum yok.' demiş babam. Abim 'Bir daha yüzümü dahi görmeyeceksiniz.' deyip kapıyı çarparak terk etmiş evi. Anlayacağım, yönetimi devralıyorum. Hiç istemiyorum ama babam parti düzenleyecekmiş bu akşama kadar." dedi çilli arkasına yaslanıp gözlerini kaparken.

"Vernon'dan kurtulmamız hâlâ şaka gibi geliyor kulağa." dedi Jeongin.

Histerik bir şekilde gülen Felix, "Sen gel onu bana sor bir de!" dedi.

"Yeter bu kadar hüzün ya! Seni şöyle eski halinle görelim, kalk çabuk hazırlayacağım seni." dedi Jeongin hevesle, en yakın arkadaşını mutlu ve enerjik görmek istiyordu doğal olarak.

"Tamam tamam. Tamamen senin eserin olacağım bugün." diyip göz kırptı Felix.

İçine siyah boğazlı badi giydirip altına da siyah bol bir pantolon seçti Jeongin. Siyah, üstünde acı kahve eskitme lekeleri olan bir deri ceket giydirdi ve siyah, buğulu bir göz makyajı yaptı.

"Yakıştı bak." dedi Felix göz makyajını incelerken.

"Ben yaptım çünkü." diyip güldü ve "Şaka bir yana, modelim güzel olduğu için güzel taşıdı." diye ekledi Jeongin.

"Bende gözün olduğunu belli etmesene." diyip güldü Felix.

"Tüh, ifşalandım." dedikten sonra "Tamam git şimdi, kovuyorum seni." dedi Jeongin.

Felix "O niyeymiş?" diye sorunca "Kendim hazırlanacağım ya." dedi Jeongin.

"Aman be, gidiyorum." diyip dil çıkardı Felix, sonrasında tek gözünü kırpıp arkasını döndü ve odadan ayrıldı.

Yan odadaki ölüm sessizliğine aldırmadan derin bir nefes verdi ve kendi odasına girdi, birkaç saat balkonda takılırım diye düşündü ancak çıktığıyla yan balkondaki oğlanı görüp içeri girdi, henüz onunla yüzleşmeye hazır hissetmiyordu.

Evet, onu seviyordu ve her türlü affedecekti ancak bütün bu olanları sindirmesi için haklı olarak biraz zamana ihtiyacı vardı.

Pikapta Sweet duruyordu hâlâ, en son Hyunjin'le dinlemişlerdi ve o günden bu güne dokunmamıştı bile. Bugün sayamadığı derin nefeslerinden birini verdi ve plağı başa sarıp pikapı çalıştırdı.

Zihninde güzel anılar dönerken şu an araya koyduğu mesafenin gerekliliğini sorguladı, yine Hyunjin'le böyle anılar yaratabilecek olmak vermek ikisine de boşu boşuna acı mı veriyordu bu durum?

Gözlerini kapatıp dinlendirdi, uyumaya ihtiyacı olduğunu hissediyordu. Uzun zamandır çekmediğinden, çekemediğinden şöyle huzurlu mu huzurlu bir uyku...

Zamanın nasıl geçtiğini anlamadan batmakta olan güneşin kızıllaşmış ışıklarının gözünü almasıyla uyandı. Şansı olsa devam ederdi ama yönetimin ona geçmesi kutlandığından orada olması gerekiyordu.

Tutulan belini ve boynunu ovdu, bir sağa bir sola yatıp kütletti ve boy aynasının önünde durdu, saniyeler dakikalar gibi hissettirirken kendini inceledi bir süre. O kadar da kötü görünmüyorum, diye düşündü. Son kez kendini kontrol edip odadan çıktı ve aşağı indi, ortak salonda insanlar içip eğlenmeye başlamıştı bile.

Gözüne ilişen ilk yüz Karina'nındı, dj olduğu belli olan kızla gülümseyerek bir şeyler konuşuyordu. Uzun süre sonra ilk kez bu kadar içten gülümsüyordu sanki.

Ona bir özür borçlu olduğunu hissederek yanına gidecekti ki Hyunjin'in ondan önce davrandığını gördü, ne dediğini anlamıyor olsa da mahcup yüzünden onun da özür dilediği anlaşılıyordu. Dudaklarını okumak istese de başarılı olamamıştı Felix.

Hyunjin yanlarından ayrılınca, bunu fırsat bilip hızlıca Karina'nın yanında belirdi.

"Hey, sanırım sana bir özür borçluyum Rina." demesiyle ona döndü genç kız.

"Ne için Bay Lee?" diye sordu kız, yüzündeki masumiyet ve merakla.

"Biliyorsun, mental olarak pek de iyi değildim ve sana da sinirimi yansıttığım durumlar oldu. Affet lütfen." dedi Felix, utana sıkıla.

"Sorun değil Bay Lee, gerçekten. Nasıl hissettiğinizin farkındaydım. Hâlâ da iyi hissetmediğinizi biliyorum, benim açımdan dert etmeyin. Kendinize yük olmanıza gerek yok." diye cevapladı Karina gülümseyerek.

"Gerçekten sana minnettarım..." diyip "İyi eğlenceler." diyerek iki kızı yalnız bıraktı ve koltuklardan birine geçip insanları izlemeye başladı. Herkesin sığınabileceği biri varken kendisinin olmaması canını sıkıyordu. Pekâlâ, elbette sevdiği insanlar vardı ama hiçbiri için birinci seçenek değildi, Hyunjin dışında. Onu kaybetmekten deliler gibi korkuyordu ama bu arayı da Hyunjin onu kaybetme korkusuyla yapayalnız bıraktığı için koymuştu. Çıkmazda hissediyordu.

Elleriyle oynarken bir çift sıcak eli hissetti soğuk ellerinin üzerinde.

"Biraz konuşalım mı? Yalnızca ikimiz." diye sordu aşina olduğu ses. Bunun üzerine yalnızca başını sallayarak onaylamakla yetindi Felix.

"Beni affetmeyeceğini biliyorum, bunda haklısın da ama..." diyerek söze girdi Hyunjin, diğer zamanlardan farklı olarak terasa değil dışarı çıkmış, pistlerin izlendiği tribünlere geçmişlerdi.

"Ama ne?" diye sordu Felix.

"Sensizliğe dayanamıyorum." dedi Hyunjin, göz yaşları gözünü tek etmeye başlarken.

"Tezatlığın beni yoruyor Hyunjin, beni yalnız bırakan senken 'sensizliğe dayanamıyorum' diyorsun bana. Anlayamıyorum." dedi Felix, neredeyse ağlayacaktı o da. Sesi titriyordu.

"Farkındayım ama bunu yapmam gerekiyordu, ne olursun anla beni." dedi Hyunjin zorlukla.

"Sana daha fazla kin dolmak istemiyorum, bana zaman ver, tüm bunları sindirmem lazım." dedi Felix buna karşılık.

Yanağında ay ışığıyla parlayan göz yaşlarıyla birlikte ona döndü Hyunjin.

"Yalnızca bugünlüğüne hiçbir şey olmamış gibi yıldızları izleyebilir miyiz? Söz veriyorum, tek kelime etmeyeceğim. Sadece, yanımda varlığına ihtiyacım var. Dile getirmesen de biliyorum, senin de var." dedi Hyunjin. Felix ise hiçbir şey demedi, sadece kafasını Hyunjin'in omzuna yasladı. Bu "evet" demek oluyordu.

Sessizliğe gömdüler aşklarını o gece, birbirleriyle özlem giderirlerkem yıldızlar bile kıskandı güzelliklerini. İşte onların ait olduğu yer burasıydı.

O gün sabaha kadar uykunun kollarına bıraktılar kendilerini, birbirlerinin kolları arasındayken.

-

Biraz üstünkörü bir bölüm oldu, umarım sevmişsinizdir.

Diğer bölümde görüşelim, öpüyoruuum.

190324/min

root the gas ✓Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin